1. YAZARLAR

  2. Av. Cem CONGAR

  3. Gemi ve Yük Üzerinde Hapis Hakkı: Hukuki Esaslar ve Uluslararası Uygulama
Av. Cem CONGAR

Av. Cem CONGAR

BIMCO Üyesi

Gemi ve Yük Üzerinde Hapis Hakkı: Hukuki Esaslar ve Uluslararası Uygulama

A+A-

Giriş
Deniz hukukunda hapis hakkı, alacaklıya, alacağını tahsil edinceye kadar gemiyi veya yükü alıkoyma yetkisi tanıyan aynî bir güvence mekanizmasıdır. Bu hak, deniz ticaretinin güvenliğini sağlama ve alacaklıların menfaatlerini koruma amacına hizmet etmekte olup, genel hukuk sistemindeki hapis hakkından farklı olarak daha kapsamlı ve özel düzenlemelere tabidir. Deniz ticaretindeki risklerin yüksekliği göz önüne alındığında, hapis hakkının önemi ve uygulama alanı uluslararası hukukta da geniş kabul görmektedir.

Deniz Hukukunda Hapis Hakkının Hukuki Niteliği
Deniz Ticaret Hukukunda hapis hakkı, alacaklıya, deniz alacaklarını tahsil etmek amacıyla gemi veya yük üzerinde zilyetlik kurarak alıkoyma yetkisi veren özel nitelikli bir aynî haktır. Bu hak sayesinde alacaklı, geminin işletilmesinden kaynaklanan ve ödenmesi gereken borçlarını garanti altına alabilmektedir. Deniz alacakları, geminin işletilmesi sırasında oluşan ve doğrudan gemi veya yükle bağlantılı borçlardan ibarettir. Uluslararası deniz hukukunda hapis hakkı, ortak hukuk ilkelerine dayanmakta ve birçok ulusal hukuk sistemi tarafından kabul edilmektedir.

Deniz hukukunda hapis hakkının aynî niteliği, alacaklının eşyaya doğrudan müdahale edebilmesi ve bu eşyayı alacağını garanti etmek üzere fiziki kontrolünde tutabilmesiyle ortaya çıkar. Bu hak, alacağın ödenmemesi durumunda gemi veya yükün cebri icra yoluyla satılarak alacağın tahsil edilmesine imkân sağlar. Hapis hakkı, yalnızca ilgili gemi veya yük üzerinde değil, aynı zamanda navlun alacağı, kurtarma masrafları, genel avarya garame payları, gemi adamlarının ücretleri gibi doğrudan denizcilik faaliyetleriyle ilgili diğer alacak türleri üzerinde de uygulanabilmektedir.

Ayrıca hapis hakkının uluslararası hukuktaki uygulaması, çeşitli uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararlarıyla şekillenmiştir. Özellikle 1952 tarihli Brüksel Sözleşmesi ve 1999 tarihli Uluslararası Gemi Tutuklama Sözleşmesi gibi düzenlemeler, hapis hakkının kullanımını ve kapsamını netleştirmiştir. Bu uluslararası anlaşmalar ve içtihatlar sayesinde, hapis hakkının uygulanması daha öngörülebilir hale gelmiş ve farklı hukuk sistemleri arasında önemli bir uyum sağlanmıştır.

Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Hapis Hakkı
Türk Ticaret Kanunu’nun 1159. ve devamı maddelerinde deniz alacakları ve hapis hakkı detaylıca düzenlenmiştir. TTK’ya göre alacaklı, gemi veya yük üzerinde hapis hakkını kullanarak geminin seferini engelleyebilir ve alacağını garanti altına alabilir. Geminin alıkonulması uygulamada ciddi ekonomik sonuçlara yol açabilmekte ve taraflar arasında uyuşmazlıkların doğmasına neden olabilmektedir.

TTK’da hapis hakkı veren alacaklar arasında özellikle navlun alacağı, kurtarma ve yardım ücreti, gemi adamlarının hizmetlerinden doğan alacaklar, müşterek avarya payları, liman ve seyrüsefer ücretleri, kaptanın yetki kapsamında gerçekleştirdiği kredi işlemleri ile yükün zarar görmesi veya kaybolması sonucu oluşan alacaklar bulunmaktadır. Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, hapis hakkının hangi alacaklar için geçerli olduğunun belirlenmesidir. Hapis hakkının doğumu için alacağın mevcut, belirli ve ödenebilir olması şartı aranmakta olup, gelecekte doğacak veya şarta bağlı alacaklar bakımından hapis hakkı kullanılamamaktadır.

TTK kapsamında ayrıca geminin alıkonulması sürecinde, geminin uzun süre alıkonulmasının doğurabileceği ekonomik ve operasyonel riskleri azaltmak amacıyla, hapis hakkı sahibine İcra ve İflas Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre defter tutma imkânı tanınmaktadır. Bu usul, alacaklıya hapis hakkını etkin ve hızlı bir şekilde koruma ve alacağını tahsil etme konusunda ek güvenceler sağlamaktadır.

Gemi ve Yük Üzerinde Hapis Hakkının Kullanılması
Hapis hakkının doğumu için öncelikle geçerli, belirli ve muaccel hale gelmiş bir deniz alacağının varlığı gerekmektedir. Alacaklı, bu hakkını yük veya gemi üzerinde kullanabilir; ancak yük üzerindeki hapis hakkının kullanımı, taşıma sözleşmeleri, yükün mülkiyet durumu ve tarafların aralarındaki anlaşmalarla sınırlanabilir. Özellikle charter sözleşmelerinde, tarafların hakları ve yükümlülükleri açıkça belirlenmeli ve hapis hakkına ilişkin hükümler net olarak ifade edilmelidir.

Hapis hakkının etkin kullanımı, alacaklı açısından alacağını hızlı ve etkin şekilde garanti altına alma olanağı sağlar. Charter partilerinde belirtilen açık hapis hakkı hükümleri, gemi sahipleri için özellikle navlun, demuraj ve diğer ücretlerin ödenmemesi durumunda güçlü bir güvence teşkil eder. Ancak, hapis hakkının kullanımıyla ilgili birçok hukuki ve operasyonel sorun ortaya çıkabilir. Özellikle yükün teslim edilmeden önceki zilyetlik durumu ve yük üzerindeki hak sahiplerinin farklılığı, hapis hakkının uygulanmasını karmaşıklaştırmaktadır.

Hapis hakkı, yalnızca mevcut ve kesinleşmiş alacaklar için kullanılabilir ve gelecekte doğabilecek borçlar ya da şartlı alacaklar için uygulanamaz. Ayrıca, yükün alıcıya veya onun yetkili temsilcisine teslim edilmesinden sonra hapis hakkının kullanılması mümkün değildir. Bu nedenle, alacaklıların hapis hakkını kullanırken zamanlama ve hukuki şartlar konusunda dikkatli davranmaları önem arz etmektedir.

Hapis Hakkı ile Geminin Alıkonulması Arasındaki İlişki
Geminin alıkonulması (arrest) ile hapis hakkı, görünüşte benzerlik taşımalarına rağmen farklı hukuki sonuçlar doğuran iki ayrı mekanizmadır. Hapis hakkı, alacaklıya doğrudan zilyetlik kurma ve bu zilyetlik üzerinden aynî haklarını kullanma yetkisi sağlarken, gemi tutuklaması daha çok ihtiyati bir tedbir niteliğinde olup, mahkeme kararı gerektiren, geçici bir hukuki koruma yöntemidir. Geminin tutuklanması, mahkeme kararıyla gerçekleşir ve alacağın teminat altına alınmasına yönelik geçici bir önlem niteliği taşır.

Uluslararası düzeyde, gemi tutuklama uygulamasının şartları ve sonuçları, özellikle 1952 tarihli Gemilerin Tutuklanmasına Dair Uluslararası Sözleşme (Brüksel Sözleşmesi) ve 1999 tarihli Uluslararası Gemi Tutuklama Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Bu sözleşmeler, gemi tutuklamasının hangi tür alacaklar için mümkün olduğunu, tutuklamanın hukuki sonuçlarını ve usul kurallarını düzenleyerek, uygulama alanındaki belirsizlikleri azaltmaya çalışmaktadır. Böylece, gemi tutuklaması ile hapis hakkının uygulaması arasındaki farklılıklar ve ilişkiler netleştirilmiş ve uluslararası düzeyde uygulama uyumu sağlanmaya çalışılmıştır.

Yargıtay ve Uluslararası Mahkeme Kararlarında Hapis Hakkı
Türk Yargıtayı, deniz hukukundaki uyuşmazlıklarda hapis hakkını sıklıkla ele almakta ve içtihatlarıyla bu hakkın uygulamasını şekillendirmektedir. Uluslararası mahkemeler ve İngiliz hukukundaki kararlar da benzer şekilde, hapis hakkının kapsamı ve sınırları konusunda önemli referans kaynakları oluşturmaktadır. Gemi alacaklarına ilişkin İngiliz hukukundaki önemli emsal kararlar arasında şunlar bulunmaktadır:

• The Fort Kip [1985] 2 Lloyd's Rep 168: Bu karar, yük üzerindeki hapis hakkının uygulaması ve kapsamına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunmuştur.

• The Mihalios Xilas [1985] 2 Lloyd’s Rep 168: Yine hapis hakkının kapsamına dair önemli yorumlar içermektedir.

• Western Bulk Shipowning III A/S v. Carbofer Maritime Trading APS & Ors [2012] EWHC 1224 (Comm): Karmaşık charter ilişkilerinde hangi charter sözleşmesinin konişmentoya dâhil edileceğini belirlemiş, alacaklı haklarının korunmasına yönelik kapsamlı değerlendirmelerde bulunmuştur.

• Moss Steamship Co., Ltd v. Whinney [1911] UKHL 630: Navlun ödemeleri ve hapis hakkının sınırları konusunda temel prensipler belirlemiştir.

• Andromeda Marine SA v OW Bunker & Trading A/S [2006] EWHC 777 (Comm): Bu karar, hapis hakkının üçüncü şahıslar üzerindeki uygulanabilirliğini tartışarak önemli ilkeler ortaya koymuştur.

• William Martin v. Janet Paterson [1808] Mor 24_12: Alacak hakkının net bir şekilde ifade edilmemesi durumunda hapis hakkının geçerli olamayacağını hükme bağlamıştır.

İngiliz mahkemeleri, hapis hakkının uygulanabilirliği ve sınırlarını netleştirme konusunda önemli ilkeler belirlemiş olup, Türk hukuk uygulamaları için de yol gösterici niteliktedir.

Gemi Alacaklısı Hakkı Veren Alacaklar
Türk Ticaret Kanunu'nun 1235. maddesi ve 1993 tarihli Cenevre Sözleşmesi'nde gemi alacaklısı hakkı veren alacaklar ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve önemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Bu alacaklar, gemi işletmesiyle doğrudan ilişkili kişisel zararlar, gemi adamlarının hizmetlerinden kaynaklanan alacaklar, kurtarma faaliyetlerinden kaynaklanan alacaklar, liman, kanal, seyrüsefer ücretleri, haksız fiilden kaynaklanan maddi zararlar, yük ve bagajın taşınmasından kaynaklanan zarar ve ziyan alacakları, geminin işletilmesinden doğan kredi ve finansman borçları ve müşterek avarya garame payı alacaklarıdır. Bu alacaklar, doğrudan geminin kullanımı ve işletimiyle ilişkili olduğundan, alacaklıların gemiye karşı öncelikli talep hakları bulunmaktadır.

Hapis Hakkı İçin Defter Tutulması
Hapis hakkı, alacaklının eşyaya zilyet olması ilkesine dayanır (TMK m. 950). Ancak deniz taşımacılığında eşyanın gemide uzun süre bekletilmesi gemi için ekonomik kayıplara, eşya için de hasar ve değer kaybına neden olabilir. Bu nedenle TTK Komisyonu, hapis hakkının etkin ve hızlı bir şekilde korunması için kiralayanın talebi üzerine hapis hakkı defteri tutulması usulünü benimsemiştir. Defter tutma usulü, alacaklıya hapis hakkını geçici olarak koruma imkânı sunmakta ve eşyanın liman sahasında veya fiktif sahada bekletilmesinden kaynaklanabilecek riskleri en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Böylelikle, hapis hakkının doğrudan uygulanmasının yaratacağı olumsuz etkilerin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.

Deniz Hukukunda Hapis Hakkına İlişkin Güncel Sorunlar ve Tartışmalar
Uygulamada hapis hakkının kullanımı konusunda birçok belirsizlik bulunmaktadır. Özellikle gemilerin seferden menedilmesi talebi, uygulamada sıkça kullanılan ve tartışma yaratan bir yöntemdir. Alacaklıların hapis hakkını kullanarak gemileri seferden menetmesi, gemi sahipleri açısından ağır ekonomik sonuçlar doğurabilmekte ve hukuki uyuşmazlıkları derinleştirebilmektedir. Ayrıca, farklı ülkelerin yargı sistemlerinde hapis hakkının uygulanması konusunda çeşitli farklılıklar bulunması, uluslararası deniz ticaretinde belirsizlik yaratmakta ve hukuki riskleri artırmaktadır. Bu nedenle, hapis hakkının kapsamı, uygulama prosedürleri ve uluslararası standartlar açısından daha net ve uyumlu düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.

Sonuç 
Hapis hakkı, deniz hukukunda alacakların tahsil edilmesinde ve uyuşmazlıkların çözümünde merkezi bir role sahiptir. Bu hak, alacaklıların deniz taşımacılığı faaliyetlerinden kaynaklanan risklere karşı korunmasını sağlayarak deniz ticaretinin güvenliğine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Hapis hakkının etkin biçimde kullanılması, charter partilerinde ve konşimentolarda bu hakka ilişkin açık, net ve uygulanabilir hükümlerle desteklenmelidir. Ayrıca uluslararası alanda karşılaşılan farklı uygulama ve yorumların uyumlaştırılması amacıyla uluslararası hukuk düzenlemelerinin güçlendirilmesi ve ulusal hukuk sistemleri arasında daha sıkı bir işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu sayede hem hukuki belirsizlikler azalacak hem de deniz ticareti daha güvenilir ve öngörülebilir bir yapıya kavuşacaktır.

Bu yazı toplam 291 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.