1. YAZARLAR

  2. Osman ÖNDEŞ

  3. Azmin, işini sevmenin, mükemmelliğin ve mucizevi yeniliklerin önder ismi...
Osman ÖNDEŞ

Osman ÖNDEŞ

Gazeteci, Yazar ve Tarihçi

Azmin, işini sevmenin, mükemmelliğin ve mucizevi yeniliklerin önder ismi...

A+A-

Azmin, işini sevmenin, mükemmelliğin ve mucizevi yeniliklerin önder ismi; Bayram Yusuf Aslan 

(Söyleşi ve Araştırma makalesi)

Bayram Yusuf Aslan 

KitapBayram Aslan Bey, sağ olsun beni de hatırlamış ve “Bayram gibi sev, Yusuf gibi çalış, Aslan gibi yaşa” başlıklı çok değerli hatıratını içeren eserini imzalamak suretiyle bana da gönderdi. Hatırlanmak güzel bir duygu; İnanıyorum ki Bayram Yusuf Aslan’ın mucize diyeceğim azmini, başarılarını anlatan, her Türk’e onur ve gurur veren hatıratı, okullara varıncaya kadar armağan amaçlı olarak dağıtılmaktadır. Ayrıca İnternette araştırdığımda bu eser, 810 liradan 585 liraya kadar muhtelif kitapevlerinde ve internet sitelerinde satılmakta.

Bayram Aslan Bey’i tanıdığımda İÇDAŞ daha İstanbul Mahmutbey Mah. Dilmenler Cad. No: 20 PK.34218 Mahmutbey-Bağcılar’da idi. Ben de Dünya Gazetesi’nden sonra Hürriyet Grubu’nda yer alan Referans Gazetesi’nde “Deniz Ticareti” sayfalarını hazırlıyordum.

Zaman zaman 8-16 sayfa olan özel sayfalar da yayınlardım. Bunların hepsi bir armatörün veya deniz ticaret sanayine hizmet ve ürün sağlayan firmaların başkanlarına ait anlatımlar olurdu.

Bayram Aslan Bey ile yaptığım sohbet sayesinde özel sayı yayınladım. Bu özel sayı 17 Mayıs 2007 tarihinde Referans Gazetesi özel sayısı olarak benim imzam ile yayınlanmış. Arşivimdeki tüm kitap, gazete koleksiyonu neler var ise seneler içinde hep üniversitelerin kütüphanelerine hibe ettiğimden, bu özel sayı bende yoktu. Fakat Bayram Aslan’ın hatıratında bu özel sayıyı görünce son derece mutlu oldum. Bayram Aslan Bey’i tanımış olmak ve yaşam öyküsünü bilmek başlı başına bir hayranlık ve şans demektir. Bayram Aslan Bey’in yaşam öyküsü; Cide’den İstanbul’a göç etmiş Aslan ailesinin bir anlamda yoktan nasıl mucizeler yarattığının belgeselidir.

“Bayram gibi sev, Yusuf gibi çalış, Aslan gibi yaşa” gibi bir eserin yayıncısının son derece itinayla çalışma yaptığı görülmekte. Belki bu benzersiz değerdeki mucize diyeceğim azmi, mücadeleyi, başarmayı anlatan hatırat, Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) veya İMEAK- Deniz Ticaret Odası tarafından, armağan amaçlı olarak yayınlanabilirdi. Mesele, Bayram Yusuf Aslan Bey’in yarattığı başarıları, gelecek kuşaklara ulaştırmaktan, böyle milli değerleri sahiplenmekten ve takdir etmekten geçmekte. Deniz Ticaret Odası da hatırat kitabı olarak neşredilebilirdi. 

Yine de gerek GİSBİR veya İMEAK DTO yönetimleri, bu hatıratı değişik formatta ve daha değişik bir tasarımla, üniversitelere, meslek okullarına dek ulaştırılacak bir şekilde yayınlamalıdır derim. Bayram Aslan Bey’in yaşam öyküsü aynı zamanda 7 cilt olan Türk Armatörleri Tarihi başlıklı ansiklopedik belge eserlerimin V.Cildi’nde yer almaktadır.

Yaşam öyküsüne ait metni Türk Armatörleri Tarihi başlıklı eserimden alıntıladım. Fakat “Bayram gibi sev, Yusuf gibi çalış, Aslan gibi yaşa” başlıklı hatıratta Bayram Aslan Bey, hayranlık içinde kaldığınız, başarmak azmi karşısında derin saygı duyduğunuz çok daha önemsenecek bir hayatı anlatmaktadır. Bu bakımdan, makalemin yayınlanacağı bu köşemde imkanlar doğrultusunda çok az kısımlarını ilave edebildim. Ama ben bu hatıratı başından sona kadar okumak bahtiyarlığına eriştim. Sizlere de kısmet olsun derim.

Cide

Kastamonu’nun Cide sahil kasabasından İstanbul’a
Dedelerinin aile memleketi olan Kastamonu’nun Cide sahil kasabasından yelkenli teknesiyle 1880’de göç ederek İstanbul’a geldiğini belirten Bayram Aslan şöyle devam etmiştir; “Burada ticarete atılan ‘Koca Mustafa’ lâkaplı büyük dedem mısır, zahire benzeri ürünleri taşır ve ticaretini yapar. Ailenin en büyüğü Koca Mustafa Bey 1880’li yıllarda gemi tamir işleri yaparmış. Balat’taki Musevi Hastanesi’nin yanında deposu olan büyükbabam, sonradan Hasköy’de Şirket-i Hayriye’nin yanında bir yer kiralayarak, motor sökme, tamir ve yeniden yerine monte edip çalıştırmak gibi atölye işleri yapıyor. Kardeşlerimle 1954 yılında döküm ve makine alanına atılım yaptık ve 1961 yılında ilk haddehaneyi kurduk. 1969 yılında ise İstanbul Çelik Demir İzabe Sanayi A.Ş. kurulmuştur."

Cide, Ailemizin anılarıyla doludur. 
Göç ettiğimiz Cide’yi sadece anılarımızda yaşatmakla kalmıyor, zaman zaman Cide’ye gidiyorum. Orada eğitim yatırımlarına önem vermekteyim. Cide, İnebolu’dan sahil boyunca batıya doğru yol alırsak, Doğanyurt ve Çayyaka’dan sonraki en önemli sahil ilçesidir. Cide’den sonra Kurucaşile gelir. Cide’den içerilere gidersek, Dağlı Geçidi’nden Şenpazar’a, Andavay’a veya Ağlı’ya varılır. Buraların da Karadeniz’e has derin güzellikleri vardır. Ama ben Cide’yle hiçbirini değişemem. Misafirperver Anadolu kültürünü en iyi şekilde yaşayabileceğiniz yerlerden biri Cide’dir. 

Cide için “Kastamonu’nun bu güzide ilçesi” derler. Gerçekten de Cide Karadeniz’in doyumsuz doğal güzelliklerinin en iyi örneklerini teşkil ediyor. Cide upuzun sahil şeridine sahip. Gümrah ormanları ve Küre Dağları’nın ihtişamlı manzarası ile Cide, adeta bir masal diyarı tadında. Ben Cide’de yorgunluğumun kaybolduğunu hissederim. Çılgın Türkler diyorsanız, ailedeki başarmak azmi denizcilikle ve tersanecilikle tanışmanın ilk adımları olmuştur.

Baba mesleğini ilk ağabeyim Selahattin Aslan öğrenmiştir. 50-100 tonluk ağaç motorlarını oradaki atölyeye çeker tamir ederlermiş. Biz yedi kardeşiz. En küçükleri de benim. 1983’te Haliç’ten Tuzla’ya taşınan tersanelerle birlikte sahibi olduğu Selahattin Aslan Tersanesi’nde gemi onarımı yapılıyormuş. Zamanla gemi inşaatına devam etmiştir. 

Gemilerin şaft, kovan, pervane kanatlarının onarımı hep bizim işlerimiz arasında yer alıyordu. Şanzıman dişlilerinin tamir, motor rektifiyesi, iki zamanlı dizel motorlarının onarım bakımı, metal yatak dökümü yapar, tornalar alıştırırdık. Bir motoru bütünüyle söker, tamirini yapar, yeniden monte eder ve yepyeni hale getirirdik. O yıllarda yeni motorlar gelir, fakat şaft pervane kovan Avrupa’dan gelmediğinden bunları biz imal ederdik. 

Söz konusu dönemde Türkiye’de demir çelik üretimi son derece kısıtlıydı ve sadece Karabük Demir Çelik fabrikalarından gelen kütük demirden haddehanelerde muhtelif köşebent veya inşaat demiri çekilebilmekteydi. Buralarda hurda gemi saclarından lama, köşebent imalatı da yapıldığı yıllardı. Ağabeylerim Haliç’teki tersanede haddehane kurmayı kabul etmediler ve tersaneci olarak yollarına devam etme kararı aldılar. Bunun üzerine üç kardeş; Tacettin Aslan ve Necati Aslan ağabeylerimle birlikte haddehane kurmak üzere kolları sıvadık. Çılgın Türkler diyorsanız, bugünkü kuşaklar nerelerden geldiğimizi bilmelidirler. 

Sanat Okulu’nda okuduğum öğrencilik yıllarımda sabahladığım çok olmuştur. Mahmut Nalçacı’nın teşviki Türkiye’de doğru dürüst sanayinin olmadığı bir zamanda sanayi makineleri imalatına geçmiştik. Başarırız, biz yaparız diyorduk. Müthiş bir güvene sahiptik! 

O dönem Haliç’te birkaç haddehane vardı. Biz hadde topları veya valflarının rektifiyesini, kanallarının açılmasını, hadde şanzımanlarının imalatını yapıyorduk. 1960’a doğru kum motorlarının sayısında yaşanan artış, bunların kepçelerinin şanzımanlarını gerektirince kum motorcularının taleplerine cevap vermeye başladık ve böylece kum kosterleri armatörlerinin aradığı usta isimler olduk. Bütün bu çalışmalarla yetinmedik; Atölyemizde planyalar, üç dört torna tezgahı, frezeler ve giderek artan iş hacmiyle yolumuza devam ederken, sanayi makinesi imalatı için Kağıthane’de yer aramaya başladık. 

Bir anımı anlatmalıyım; Birgün kapımızın önünde bir kamyonet durdu içinde bir hadde ayağı vardı. Fötr şapkalı biri bize yaklaşıp, ‘Benim tamamlanmamış bir hadde makinem var. Ben Perşembe Pazarı’nda imkan aradım, çaresiz kaldım. Bulduğum kişi de beni savsakladı. Sizi tavsiye ettiler. Ben de kamyona koyup size getirdim. Bu makineyi tamamlar mısınız’ deyince, ‘Tabii işinizi yaparız’ dedik. Adanalı Mahmut Nalçacı isimli bir beydi. Öylesine memnun oldu ki, bizi herkese methedermiş. 

Haliç’in kıyısında Halıcıoğlu civarında birçok haddehane vardı. Hasköy’de Kemal Sünnetci bunlardan tanınmış olan biriydi. Demir çekerlerdi. Haddehanelerin her makine onarım veya imalat talebine yoğun şekilde cevap verirken biz de iyice büyümüştük. Mahmut Nalçacı Bey’in birgün bize “Neden kendinize haddehane kurmuyorsunuz” diye bir soru yöneltti. O arada daha Türkiye’de demir çelik üretimi son derece kısıtlıydı ve sadece Karabük Demir Çelik fabrikalarından gelen kütük demirden haddehanelerde muhtelif köşebent veya inşaat demiri çekiliyordu. Ya da hurda gemi saclarından lama, köşebent vs imalat yaparlardı. Ailece 1960’da kendi makinalarımızı imâl ettik!

Haddahane

Kütük demir ile üretim 
Başlangıçta, hammadde Karabük’ten Filyos’a geldiği ve oradan da Halıcıoğlu’na bir haddehaneye gittiği için, buradaki tersaneleri aracılığıyla taşımaları izlerdik. Sonunda Hasköy’de yatırım yapmayı planladık ve Silahtarağa’da bir yeri satın aldık. Her şeye rağmen devletin ve özel sektörün gücü o yıllarda ülkemizin demir-çelik üretimini karşılayamıyordu, üretim dünyanın dört bir yanından gelen kütük demirle sürdürülüyordu. Bu nedenle sektör doğal olarak dışarıya bağımlı olarak gelişiyordu. Artık dışa bağımlılıktan kurtularak, kendi milli demir çelik üretimimizi gerçekleştirmenin ve kendi haddehanelerimizin demir-çelik ihtiyacını karşılamanın zamanı gelmişti. 

İÇDAŞ Tesisleri

İÇDAŞ doğuyor
1969’da iç piyasadaki atıl hurda kapasitesini görerek, ark ocağı kurmak üzere araştırmalara başladık. O yıllarda Ayvansaray Cıvata fabrikasının sahibi İshak Alfandari ve ortağı Haydar Kaynak vardı. Birgün hammadde yokluğunu konuşurken, fabrikaların hammadde yokluğundan durmasının sıkıntıları içerisinde bir fabrika kurulmasını önerdik. İshak Alfantari ve Haydar Kaynak bu öneride yer almaya hazır olduklarını söylediler. Dolar o sırada 970 kuruş gibiydi. Bizden ne kadar sermaye koyabileceğimizi sordu. Bize nazaran çok yüksek sermaye birikimine sahiptiler. Yüzde 60’ı onlara ait olmak üzere 1969’da bir şirket kurduk. Adı İstanbul Çelik Demir İzabe Sanayii Fabrikaları idi. Kısa adı İÇDAŞ olmuştur. 

219 Milyon TL’lik proje yaptığımız sanayi yatırımlarıyla çok kapsamlı bir hizmet ve üretim ağı tesis ettik. Biz ağır sanayiyi temsil ediyoruz. Ağır sanayi her ülkenin ufkunu açar. Ağır sanayiler yeni sanayileri doğurur. 

Çok emek verdik! 1970 yılından bu yana inşaat çeliği ve alaşımlı çelik üreten İÇDAŞ, üretim kapasitesiyle Türkiye’nin 2. büyük çelik üreticisidir. (İSO) İstanbul Sanayi Odası belirlemelerine göre kamu dahil Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi kuruluşu arasında genel sıralamada 2014 yılında 6’ıncı sırada yer alan İÇDAŞ’ın grup şirketleriyle birlikte 10.000’e yakın çalışanı bulunmaktadır. Ulusal Çelik endüstrisinin stratejik öneminin Türk ekonomisine etkisinin bilincinde ve köklerine bağlı bir şekilde, İÇDAŞ çelik endüstrisinde teknoloji ve kalitede önderdir. Bütün gelişmiş ülke ekonomilerinde lokomotif sektör daima çelik sanayisi olmuştur.

Dünyamız çeliğin ışıltısında gelişiyor. Ülkemizin en büyük özel sektör çelik üreticisi olan İÇDAŞ, Ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma amacına çelik potasındaki alın teri ile katkı vermektedir. 

İÇDAŞ Çanakkale yatırımlarındaki entegrasyon ve teknoloji kullanımıyla dünya kalite standartlarını karşılarken, yaratmış olduğu rekabet gücüyle dünya çelik liginin saygın bir kuruluşu olmuş ve ülkemizin geleceğini yansıtan küresel rekabet gücüne de önemli bir katkı sunmuştur. İstanbul’dan Karabiga’ya yöneldiğimizde İÇDAŞ demir çelik endüstrisinde bir devrimden geçmiştir. Biz Karabiga’da çağdaş bir demir çelik sanayiini en ileri teknolojileri kullanarak tesis ettik ve aynı zamanda bir de gemi inşa tersanesi kurduk. 

Mardaş Liman İşletmeciliği

İÇDAŞ grubunda yer alan Mardaş Liman İşletmesi, hurda ve kütük demir tahliyesi ile inşaat demiri yüklemeciliği yaparken zamanla çeşitli açık ve dökme yükleri elleçlemeye başlamış ve 2002 sonunda konteyner elleçlemesine geçilmesinden sonraki süreçte, uluslararası kalite ve emniyet standartlarının uygulandığı modern bir terminale dönüşmüştü. Mardaş günümüzde modern bir liman işletmesi olarak yoluna devam etmektedir. Gruba bağlı bir diğer şirket olan Kardeniz Denizcilik İşletmeleri AŞ ise gemi kiralama ve brokerlik hizmetleri veriyor. Ağırlıklı olarak kiracı ve armatörlerin 2 bin-50 bin mt/dwt tonajındaki yük ve gemileri için rekabetçi kiralama hizmeti sunuyor. Firma, filosunu tamamıyla yenilemek üzere yeni yatırımlara gidiyor. Bu doğrultuda başlangıç yıllarda IHI ve Tsuneishi tersanelerine 3 adet 58 bin dwt’luk, 3 adet de 57 bin dwt’luk olmak üzere 6 adet supramax tip kuru dökme yük gemisi inşa siparişi vermiştik. Bu gemiler 2009 sonu ile 2012 yılı üçüncü çeyreğinde teslim alınarak filoya katıldılar. 

Turgut Özal’la olan anılar 
Turgut Özal’la unutulmaz anılarım olmuştur; 1971’de Turgut Özal Devlet Planlama Teşkilatı’nda müsteşardı. Zeki Aykaç, Turgut Özal’ı Silahtarağa’daki Çelik Endüstrisi Elektrometal Fabrikası’nın başına genel müdür olarak tayin etti. Erenyollar da bu fabrikaya ortaktılar. Bizim izabe tesis çalıştığı halde üretimimiz hammadde olarak yetmiyordu. Kapasitemiz açısından Türkiye’nin en yüksek seviyesindeydik. Böylece Metaş ve Çolakoğlu’ndan sonra otomasyonla döküm yapan fabrika İÇDAŞ olmuştur. 

Hemen her hafta Turgut Özal’a gider, sohbet ederdik. Elektrik mühendisiydi, teknolojileri takip eden ve ileri görüşü olan bir insandı. Birgün fabrikamıza geldi ve neden günde 4-5 dökümde kaldığımızı ve neden sekiz dokuz döküm yapmadığımızı sordu. Japonya’ya gitmiş ve bu gerçekleri gözlemlemişti. O masabaşı insanıydı ama, çok güçlü bir zekaya sahipti, araştırmacıydı ve çok iyi bir gözlemciydi. 

Fabrikamızdaki teknik adamlarımıza bu sözlerini ilettiğimde itiraz ettiler ve bunun olamayacağını söylediler. Fakat yavaş yavaş Turgut Özal’ın dediği noktalara geldik. Turgut Özal’ın işçi sendikalarının çok ağır grevlere gittiği dönemlerde de unutulmaz hizmetler vermiştir. Ne yazıktır ki o yıllarda kapanan fabrikalardan biri Gislaved olmuştu. Turgut Özal sabah namazını fabrikasında kılarmış. Elektrometal’de o yıllarda 900 işçi çalışmaktaydı. İşçilerine her türlü haklarını vermeye kendini adamıştı. İÇDAŞ olarak biz de her türlü gücümüzle işçilerimizle bir aile olarak yaşadık. 

Turgut Özal ile yaptığımız seyahatten sonra ilk demir çelik ihracatımızı kamyonlarla İran’a yaptık. İhracatı da İran’la öğrendik. İhracat bize aynı zamanda demir çelikte kalitemizi artırmayı da öğretti. Şu hususu da belirtmeliyim; Avrupa’dan bize hep ikinci üçüncü kalite hammaddeleri ihraç ederlerdi. Fabrikalarımızda laboratuvarlar kurduktan ve kalite kontrolüne başladıktan sonra Avrupa’nın Türkiye’ye kendi kullanmadığı düşük kalite demir kütük ihraç ettiğinin de farkına varmışsızdır. Fabrikamızın yakınındaki Hürriyet Medya Towers’ın yerinde kireç ocağı vardı, son yıllara kadar Hürriyet grubunun bulunduğu Hürriyet Medya Towers’ın etrafı bomboş bir araziydi ve tek tük evler vardı. Biz kendimize arazi ararken oradan arsa almak istemiştik. Bize metrekaresine 13 liradan teklif etmişlerdi! İÇDAŞ’ın olduğu birkaç kilometre ötedeki yerde ise arsanın metrekaresi 30 liraydı. Ne yol var, ne iz var... Hürriyet’in bulunduğu bugünkü araziyi alalım dediğimde İshak Bey, ‘Öylesine yolu bile olmayan, kimsenin yaşamadığı yere işçileri götüremezsin. Issız yolda adamları soyarlar’ diyerek karşı çıktı. Oysa Deve Kaldırımı denilen kısma ilkel de olsa yol geliyordu. Onun sözünden çıkamazdık ve insanlar güvenli şekilde işe gelir gider diyerek, kıt bir sermayemiz olmasına rağmen İÇDAŞ’ın ilk fabrika arazisini aldıksa da çok hafriyat yapmak zorunda kaldık. 

İÇDAŞ nihayet üretime başladı. O zaman otomatik makineler yok, kokillere döküm yapılıyordu. Zamanla günlük üretimimiz 10 bin tona yükseldi!

Nereden nereye geldik! 
Gün geldi, Haliç’in çevresinde “temizlik” adımları atılmaya başlandı. O dönemde Bahattin Gören’in borçlarından dolayı İş Bankası’na geçmiş olan Çanakkale’deki tersanesini satın alıp, gemi yapım işini oraya taşıma yolunu seçtik. Derken bir gün, “Kağıthane’de haddehane çalıştıramazsınız” noktasına da geldik! Şirket-i Hayriye’den yetişme Tacettin Aslan ile “Haddehanemizi Kağıthane’den taşıyacak yer arıyoruz. Bize öyle bir yer gösterin ki, kısa sürede yeniden taşınma gündeme gelmesin.” diyerek İstanbul Belediyesi’nin kapısını çaldık. Bize yer gösteremediler. İskenderun’a gitmeyi düşündük. Orada da yatırım arazisi konusunda istediğimiz noktaya varamadık. Bizim İstanbul’da Mahmutbey bölgesinde yatırım yapmaya karar vermemiz böyle olmuştur. 

Mahmutbey’deki fabrikayı kurarken, bölge tankların atış alanıydı. Orada çok uzun yıllar kalabileceğimizi düşünüyorduk, ama olmadı. Çanakkale’yi demir-çelik için de üretim bölgesi seçtik. Bekirli’ye adım adım yerleştik. 

O günlerde yaşadıkları enerji sorununu anlattı: 
Demir-çelik üretimi güçlü enerji gerektiriyor. Burada tesislerimize güçlü enerji sağlayacağımız altyapı yoktu. Soruşturduk, o altyapının sağlanmasının 10 yıl süreceğini öğrendik. Beklemek mümkün değildi. Bursa’dan 180 kilometre enerji nakil hattı çektik. Bugün bölgedeki santrallar bile o hattı kullanıyor. Mahmutbey’de üretim 42 yıl devam etti. Mahmutbey’deki üretimi sonunda tamamen durdurduk. Çanakkale’ye toplam 5.5 milyar dolar yatırım yapmış olduk. Bunun içinde limandan elektrik santrallarına kadar her şey var. Bekirli’den ana yola bağlanmak için 7 köyden geçmek gerekiyordu. Bizim TIR’lar köylünün bir tavuğunu ezse sorun olacaktı. Bunun üzerine 7 köyü by-pass eden yolu da biz yaptık. 25 kilometrelik yol 18 kilometreye düştü. Yol güzergahında iki de köprü inşa ettik. Yatırımlara devam ettik; Önce Bekirli’de kendi ihtiyacımız için bir termik santral kurduk. Enerji piyasasında serbestleşme adımları hızlanınca biz de Değirmencik’deki termik santral yatırımına da giriştik. Başlangıçta 600 megavatlık üretim vardı. İkinci ünite devreye girince 1200 megavata çıktı. Çanakkale hep İbrahim Bodur’un kurduğu Kalebodur ve Kale Grubu’yla anılıyor. Aslan Ailesi de 5.5 milyar dolarlık yatırımla kente damga vurmuştur. 

İÇDAŞ, demir-çelikten tersaneye, limandan elektrik üretimine uzanan tesislerinde 5 bin 500 kişiye doğrudan istihdam sağlamaktadır. Denizden çektiği soğutma suyu ile elektrik üretiyor deniz suyu ile elektrik üreten 4 HES’imiz var. Tesislerimizde soğutma işlemi için denizden çektiğimiz suyu kullanıyoruz. İşlem sonrası o suyu yeniden denize salarken belirli bir yükseklikten akıtıyoruz. O yükseklikten akan suyun gücünü elektriğe dönüştürüyoruz. 

Zamanla; Mardaş, Kardeniz ve Mardeniz konusunda denizcilik yatırımlarımızı “Mardeniz Denizcilik İşletmeleri AŞ.”, “Mardaş Ambarlı Liman İşletmeciliği AŞ, “Kardeniz Denizcilik İşletmeleri AŞ.” olarak üç grupta topladık. 

Ambarlı Liman Tesislerinde bulunan Mardaş, liman işletmeciliği faaliyetlerine 1991 yılında, grup şirketlerinin ticaretini gerçekleştirdiği demir türevi yük elleçlemeleri ile üçüncü şahısların açık yüklerin elleçlemeleri hizmetiyle başlamıştır. Deniz ticaretinde yüklerin her geçen gün daha fazla konteyner ile taşınmasının sonucu olarak 2002 yılına gelindiğinde Mardaş limanında konteyner elleçlemesine başlanılmıştır. Ambarlı bölgesinin başlıca konteyner terminallerinden biri olan Mardaş uzmanlaşmasını konteynere kaydırmış elleçleme ekipmanları konusunda büyük yatırımlar yapmıştır. 

Mardaş Deniz İşletmeciliği “Asport Liman ve Gemi Servis Hizmetleri Ticaret A.Ş.”olarak; liman işletmesi ile beraber armatörlük, gemi işletmeciliği, gemi kiralama brokerlik ve acentelik hizmetleri sunan dev bir ailedir. Şirketimiz yurtdışında “Mardeniz” ismi ile daha çok tanınmaktadır. Zira armatörlük, gemi işletmeciliği ve kiralama gibi hizmetleri bu marka adı altında gerçekleştirmekteyiz. Ayrıca İÇDAŞ brokerliği faaliyetleri “Kardeniz” ismi altında sürdürülmektedir. Mardaş acente departmanı ise İÇDAŞ ithalat ve ihracat gemileri ile tüm armatörlere transit boğaz geçiş acenteliği hizmetleri vermektedir. 

Susesi De luxe Resort

Mardaş’ın denizcilik alanındaki gelirlerinin bir kısmını turizm yatırımlarına da kaydırarak 2007 sezonunda kapılarını müşterilerine açan Antalya Belek’teki “Susesi De luxe Resort & Spa” inşa edilmiştir. 

Tonajları 37.000 ile 55.000 arasında değişen 8 adet kuru yük gemisi ve 4 adet kimyasal tankerin; kiralama, operasyon, teknik, ISM, satın alma, personel hizmetleri grup şirketlerimiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Hedefimiz, filomuzu 1,5-2 milyon dwt tona çıkarmaktır. 

2007 yılında Tacettin Aslan tarafından kurulan; denizcilik, lojistik, inşaat, gayrimenkul, demir çelik, gıda ve turizm sektörlerinde iştirakleri bulunan Asmar Holding A.Ş. giderek büyüyen bir yapıda hızla ilerlemektedir. 

1970 yılında iş yaşamına, özel sektörde Türkiye’nin en büyük demir çelik üreticisi olan İÇDAŞ A.Ş.’nin kurucu ortağı olarak başlayan Tacettin Aslan, 1986 yılında demir çelik satışı alanında faaliyet gösteren Gürsan demir Çelik A.Ş. ile yatırımlarına devam etmiştir. Daha sonra Denizcilik, Gayrimenkul, İnşaat, Lojistik sektörlerinde de faaliyetlerde bulunmak üzere atılımlarda bulunmuştur. 

Kurduğumuz Asmar Holding AŞ ’nin grup şirketleri; “Aslan Denizcilik A.Ş.”, “Gürsan Demir Çelik A.Ş.”, “Aslan Gayrimenkul A.Ş.” ve “Aslan İnşaat - Tacettin Aslan” firmalarından oluşmaktadır. İştiraklerimiz ise; “Mardaş Marmara Deniz İşletmeciliği A.Ş.”, “Mardeniz Denizcilik İşletmeleri A.Ş.”, “Kardeniz Denizcilik İşletmeleri A.Ş.”, “Susesi Hotel & Spa.”, “Bursa Çimento Fabrikası A.Ş.”, “Sunar Turizm ve Gıda Hizmetleri A.Ş.”, “Asport Liman ve Gemi Servis Hizmetleri A.Ş.”dir. Susesi Luxory Resort oteliyle turizme yatırım yaptığımız Susesi oteliyle girdiğimiz turizm sektörünü çok sevdiğimizi ifade etmeliyim. Turizm yatırımlarınız sanayinin önüne geçer mi denilirse; Demir-çelik erir, haddelerden geçer. Onun sesiyle yaşadık. Çocuklarımız daha hafif işlerle hayatlarını geçirsinler istiyoruz. 

Aslan ailesinde gelenekler hakimdir 
Demir-çelikte akşam zengin yatıp sabah fakir uyanabilirsin, ya da tam tersi. Turizm bana daha kolay geliyor. Turizmde yeni fırsat çıkarsa elbette değerlendiririz. Sanayicilik bir virüs; bünyeye bulaşınca bir daha çıkmıyor. 

Ben kardeşlerimin en küçüğüyüm. Ama çocukluk yıllarımda asla şımarmadım. Çocukluk hayalim pilot olmaktı. Hasköy’de babamın tersanesi vardı. Hali vakti yerindeydi. Mesleğinde ‘ağa’ kabul edilirdi. Okuldan çıkar kızağa giderdim. Biz 7 kardeşiz, en küçüğü benim. Ben motorların arasında büyüdüm. Ağabeylerim tersanede çalışırdı. 11 yaşımdaydım, 5’inci sınıfa geçmeden babam vefat etti. En küçük çocuk şımarıklığım olmadı. Tophane Endüstri Meslek Lisesi’ni bitirdim. Sonra 3 kardeş ortak olduk. Her şeyin temeli böyle atıldı. 

Çalışma odamı iki oğlumla paylaşıyorum. Bizim tesislerimiz durmadan sabaha kadar çalışır. Bir tek Kurban Bayramı’nda bir gün tatil yapılır. Yönetim kurulu toplantıları haftada bir yapılırdı, artık ayda 3 kez yapılıyor. Biz burada her an toplantı yapabilir haldeyiz. Her an işin içindeyiz zaten. 17.00’den sonra toplantı yaparız, yemek yeriz. 22.00’ye kadar sürebilir. Genişletilmiş toplantılar yaparız, sadece yönetim kurulu katılmaz; müdürler, genel müdürler katılır. Satır başlarını konuşuruz. Çok konuştuğumu söylerler. 

Güne başlarken dua okur, bir saat spor, meditasyon ve yoga yaparım. Her sabah 07.00’de uyanırım. Günün şartlarına göre iyi ya da kötü kalkarım. Vakıa son yıllarda mutlu kalkmak zorlaştı. İçimden dualarımı okurum, meditasyon, yogamsı şeyler yaparım. Bizim gibi iş adamları için çok faydalı. Birkaç yıldır 5-6 saat uyku yetiyor. Yaşlandıkça uyku kaçarmış. Yakın zamana kadar 7 saat uyurdum. 

Beslenme alışkanlıklarıma gelince; tavuk, inek ve sebzemizi kendimiz yetiştiriyoruz. Eskiden çok et yerdik. Son 15 yıldır haftada 1-2’yi geçmiyor. Çoğunlukla balık yiyorum. Beslenmeye mecburen, ayakta kalmak için dikkat ediyoruz. Kahvaltıda 4-5 zeytin, domates, salatalık, yeşillik ve çavdar ekmeği yerim. Öğlen ofiste özel sebze çorbası pişer. Ya da meyve. Akşamları da az yerim. Tatlı severim, çikolata hastasıyım. Silivri Kavaklıköy’de kendi tavuğumuzu, ineğimizi, sebzemizi yetiştiriyoruz. Ticari değil sadece kendimize yetecek kadar. 50 yıldır Yeşilköy’de yaşıyoruz. 

Kendi halı sahamda top koştururdum. Sabahları bir saat kültür fizik yapıyorum. Ayrıca haftada 3 gün yüzerim. 35 dakika hiç durmadan yüzmek iyi geliyor. Bu 1 kilometreden fazla mesafe demek. Aslında havuzda canım sıkılır. Denizde 2-3 saat yüzdüğümü bilirim. Seneler öncesinde top onlardım. Hakiki çim futbol saham vardı. 1980-2000 arası orada top oynadım. Futbolu yeni bırakmış futbolcular da katılırdı; top peşinde koştururduk. 

Ben gerçek bir işkoliğim. Bir işkoliğin en büyük hobisi de doğal olarak işi. Koleksiyoner bir yanım yok. Bizde resimleri falan hanım alır. Benim hayatım iş, spor ve seyahat üzerine kurulu. Gemi, tersane gezmeyi çok severim. Türk sanat müziği severim. Çocukluğum öyle geçti. Hamiyet Yüceses, Perihan Altındağ Sözeri dinlerim. Gece uyumadan mutlaka birkaç satır da olsa okurum. 

İlk arabayı 3 kardeş ortak almıştık! İlk arabamı 1960’ta almıştım, 1956 model Mercedes’ti. Daha evvel kendim kullanırdım ama 30 yıldır şoförüm var. 25 yaşımdan beri her yaz Bodrum’da 7-10 gün geçiririm. Biraz otelde kalırım, biraz eş dostla takılırım. Bir tane guletim var. Yavru vatana (KKTC) da tatil için bayılırım. 

Ben deniz çocuğuyum. 6 yaşında Haliç’te yüzmeyi öğrendim. Unkapanı’na kadar yüzerdik. Bazen yurtdışına da tatile giderim. 

İçdaş İlköğretim Okulu

İçdaş Fen Lisesi
Bayram Yusuf Aslan tarafından İstanbul Bağcılar’da inşa edilerek 2006 yılında MEB’e devredilen “İçdaş İlköğretim Okulu” ve İçdaş Fen Lisesi. Fotoğraf: Arif Altındemir.

2015 yılında Ataköy Sheraton Otel’deki toplantı
Markalaşmak çok önemli 2015 yılında Kastamonu Sanayici İşadamları Derneği (KASİAD) Başkanı Ayhan Aslan ve yönetim kurulu üyeleri, derneğe üye işadamları ile Kastamonulu genç girişimcileri Ataköy Sheraton Otel’deki kahvaltıda bir araya getirdi. Kastamonulu tanınmış işadamlarının da katıldığı toplantının ardından panel düzenlendi. Panelin onur konukları olan Kastamonuluların ve Türkiye’nin yakından tanıdığı ünlü iki iş adamı Remzi Gür ve Bayram Aslan, genç Kastamonulu iş adamlarına ticarette başarılı olmanın yollarını ve edindikleri tecrübelerini anlattı. 

İÇDAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Yusuf Aslan ile Ramsey Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Gür’ün konuşmacı olarak katıldığı panelin moderatörlüğünü, Zen İstanbul Reklam Ajansı sahibi Esma Bitirim yaptı. Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren KASİAD Genel Başkanı Ayhan Aslan, önceliklerinin Kastamonulu iş adamlarını bir araya getirmek olduğunu belirterek, “Bugün Kastamonulu olan ve Türk ticaret hayatına katkıları olan iki değerli ismin tecrübe ve birikimlerinden istifade etmek için toplandık. Bu tür toplantıları önemsiyoruz ve bu toplantılara seri bir şekilde devam edeceğiz” dedi. 

Konuşmasında meslek okullarının önemine değinen İÇDAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Yusuf Aslan, iş hayatında yakaladığı başarıda meslek okulu mezunu olmasının katkısının büyük olduğunu açıkladı. Bayram Aslan, genç girişimcilere başarılı olmak için yapmaları gerekenleri şöyle anlattı: “Bugün iş kurmak için iyi düşünmek, araştırmak lazım. Markalaşma işin önemli bir ayağıdır. Tasarruflu olmak, sizi farklılaştırmayan iş faaliyetlerini fasona vermek, iş süreçlerinizi basitleştirip operasyonlarını mümkün olduğunca yalın hale getirmek ve takibe almak başarıya yelken açan önemli faktörlerdir.” 

Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi

Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi
“Kastamonu Cide Bayram Yusuf Aslan Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Uygulama Oteli”

Çok iyi eğitimli bir gençliğin yetişmesine önem verdiklerini ve bu amaçla katkıda bulunmaya özen gösterdiklerini belirten Bayram Aslan “Kastamonu Cide Bayram-Yusuf-Aslan-Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”nden başka “Kastamonu Cide Bayram Yusuf Aslan Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi”ni inşa ederek MEB’e devrettiklerini, ancak ihtiyaçlarını daima takipçisi olduklarını söyledi. 

Başarmanın en önemli adımının yaptığımız her işi sevmek olduğunu belirten Bayram Aslan şöyle devam etti; “Başarının en büyük sırrı işimizi sevmektir. Her zaman dürüst olmak ve sabırla çalışmak adeta bir iman olarak görülmelidir. Önümüze çıkan engellerin üstesinden sabırla gece gündüz çok çalışarak, ortaklarımı ve çalışanlarımı da ikna ederek geldim. İkincisi yapacağım işi önce araştırdım. Gelecek gördüğüm işlere girdim, onları büyütmeye çalıştım. Yaptığım işi birilerinin bir gün yapacağına ve o işe ihtiyaç olduğuna inandım. Niye ben en iyisini hemen yapmayayım diye düşünerek hareket ettim. Çünkü zaman çok önemli. 

Üçüncüsü ise teknolojik gelişmeleri çok iyi takip ettim. Dergileri, teknik bültenleri ve konferansları elimden geldiğince ve zamanım oldukça izledim. Seminerlere müdürlerim ve teknik ekibimizle katıldım. Teknolojik gelişmelerden anında haberdar oldum. Araştırdım, bünyemize uygun olanları işimizde uygulamaya başladım. Yatırımlara karar verirken çok düşündüm, kısa sürede karar verdim ve uygulamaya hemen geçtim.”

Koca Mustafa 1880’li yıllarda Cide’den İstanbul’a göç etmişti.
Türkiye'nin en büyük çelik üreticilerinden biri olan İÇDAŞ'ın hikâyesi Kastamonulu bir ailenin en büyük çocuğu olan Koca Mustafa'nın, 1880'li yıllarda İstanbul'a gelmesiyle başlıyor. 1954'te döküm ve makine alanına giren Aslan Ailesi, 1961'de ilk haddehaneyi kuruyor. 1969'da ise İstanbul Çelik Demir İzabe Sanayi'nin temelleri atılıyor. 1970'ten bu yana inşaat çeliği ve alaşımlı çelik üreten şirket, üretim kapasitesiyle bugün Türkiye'nin ikinci büyük çelik üreticisi konumunda yer alıyor. 

İÇDAŞ'ın, grup şirketleriyle birlikte 10 bine yakın çalışanı bulunuyor. Ayrıca denizcilik sektöründe de ülke ekonomisine katkı sağlayan şirket, 2008'de Çanakkale Biga'da kurduğu tersanede gemi inşası gerçekleştiriyor. Tesiste bugüne kadar tamamı Türk mühendisler tarafından dizayn edilen; çevreci, nehir taşımacılığına uygun 30’dan fazla gemi inşa edildi.

Biga-Kuruhavuz
Biga’da öncelikle uçak gemisi inşa ve onarımı için yapılan havuz ülkenin en büyük gemi inşa alanı olarak hizmet vermekte.

Çalışmalar Tüm Hızıyla Sürüyor
Alanında faaliyet gösteren dünyanın dev firmalarına gemi inşa eden İÇDAŞ, yaptığı gemi ihracatıyla adından da sıkça söz ettiriyor. 2020'de İtalyan bir firma ile 2022'de teslim edilmek üzere 4500 dwt. kapasiteli iki adet paslanmaz kimyasal tanker inşası için anlaşma imzalanmıştı. Bu gemiler başarıyla teslim edildi. Ayrıca Norveçli bir firmayla iki adet 6700 DWT kapasiteli dual fuel paslanmaz kimyasal tanker inşası projesi de ihracata dayalı olarak gerçekleştirilen gemi inşaatlarını teşkil etmekte. 

Türkiye'nin ağır sanayi kuruluşlarından İÇDAŞ AŞ'nin Çanakkale'nin Biga ilçesinde bulunan fabrika tesislerinde uçak gemisi üretmek için 50 milyon dolarlık yatırımla inşa ederek hizmete aldığı 370 metre boyunda ve 70 metre genişliğindeki kuru havuz inşaatı muhteşem bir başarılardan biri olmakta. Bu kuru havuz İÇDAŞ'ın Çanakkale'de yer alan Değirmencik çelik ve enerji üretim tesisleri ile tersanesinin bulunduğu kampüste yer alıyor. 

Türkiye'nin uçak gemisinin yapımı için çok güçlü bir teknik imkan yaratan kuru havuz, İÇDAŞ'ın kendi öz kaynakları ve teknik imkanları ile hizmet vermekte olan tesiste uçak gemisi inşası ile yeni istihdam olanağı ortaya çıkarak yaklaşık bin kişi için iş imkanı sağlanacak.

2022’de Koster tipi gemiler inşaatına başlanmıştı
Kendi ürünlerini taşımak için bir adet 10 bin DWT kapasiteye sahip çok amaçlı genel kargo gemisi ve bir adet römorkör inşasını gerçekleştiren İÇDAŞ, yine şirket bünyesinde kullanılmak üzere 2022'de koster inşasına da ağır vermişti.

2017’de Türkiye’nin önemli ağır sanayi kuruluşlarından İÇDAŞ‘ın, Çanakkale’nin Biga ilçesindeki tersanelerinde Türk mühendislerce üretilen yeni gemisi “İÇDAŞ-5” suya indirmişti. Geliştirilen teknolojiyle daha uzun seyir mesafesine gidip daha az yakıt sarfiyatı yapabilen gemi, Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) gereklilikleri doğrultusunda “TIER III” standartlarında nitrojen oksit salınımı, Balast Suyu Arıtma Sistemi bakımından uluslararası kurallara uygun ekipmanlarla donatılmıştı.

İÇDAŞ-09
Oil/Chemical tanker İçdaş- 09

İÇDAŞ Tersanesinde inşa edilmiş olan gemilerden sofistike ve son teknolojiyle donatılan gemi grubunda paslanmaz kimyasal tankerler 110 metre boyunda ve 18 metre genişliğinde ölçülere sahip. 14 ayda tamamlanan ve Almanya’daki bir firmaya ihraç edilen “İÇDAŞ-29” isimli tanker bu özelliklere sahip gemilerden biri olmuştur.

İÇDAŞ’ı anlatmak için çok uzun sayfalara ihtiyaç var
Son baskısı 2017’de yapılan eserimden alıntıladığım bölümlerden sonra kalan sayfa ne ise; “Bayram gibi sev, Yusuf gibi çalış, Aslan gibi yaşa” başlıklı hatırattan Bayram Yusuf Aslan Bey’in bazı değerlendirmelerini ve anılarından birkaçını nakledeceğim;

“Önsöz”de şöyle diyor; “Vatanımızı sevelim, ileri görüşlü, çağdaş düşünceli olalım, Atatürk ilke ve Devrimleri’ne sahip çıkalım. Gerçek vatanseverliğin çok çalışmak olduğunu unutmayalım. Hayallerimize sınır koymayalım ve onların peşinden koşmaya devam edelim.”

Hasköy Günleri
Aslan ailesi Cide’den İstanbul’a geldiklerinde Halıcıoğlu-Hasköy’e yerleşmiştir. Bayram Aslan şöyle anlatır; “O zamanlar, Rumların ve gayrimüslimlerin (Musevilerin) en yoğun yaşadığı yerler Kasımpaşa, Hasköy ve Halıcıoğlu civarlarıydı. Biraz da Sütlüce tarafından yaşayanlar vardı. Buralar hep zengin yerleşim semtleriydiler. Kağıthane de öyleydi ama pek gayrimüslim yoktu. Haliç kıyılarında sıra sıra çay bahçeleri vardı. Komşularımız de akşam yemeğinden sonra yürüyerek çay bahçelerine gider, oralarda çaylarını içer sohbet ederlerdi.

1927 Hasköy
1927 yılına ait bir Hasköy fotoğrafı

Bizim evimiz Hasköy’de idi ve ben Hasköy’de doğdum.
Hasköy deyip geçmeyin; O zamanlar Hasköy de çok şık ve modern bir yerdi. Haliç’in hatta İstanbul’un en gözde, en güzel, en muhteşem yerlerinden biri tanesiydi.  Çocukluğumuzda Halıcıoğlu’nda da tiyatrolar vardı, yazlık sinemalar vardı. Buralarda kantolar yapılırdı, daha çok da Ermeni sanatçılar kantocu olarak sahneye çıkar, yeteneklerini ortaya koyarlardı. İsmail Dümbüllü’yü de meşhur tuluat sanatçılarımızdan en meşhuru olarak hatırlarım. 

Burada durmalıyım
Bayram Yusuf Aslan Bey’in İÇDAŞ ile taçlanan mucize başarılarını anlatmaya devam imkanım yok. Bu başarıları İÇDAŞ haber portalından olduğu gibi tüm diğer haber portallarından izleyebilir ve okuyabilirsiniz.

Yakın yıllardan gelerek birkaç haber ile sona gelmek zorundayım.

Goddess of the Night

Yunanlı turistik yolcu gemi işletmecisi Seajets’e ait Mykonos Magic, Çanakkale’deki İÇDAŞ Tersanesi kuru havuzunda havuza alınmış ve onarım ve bakım hizmetleri arasından yeniden denizlere dönmüştür. 102,784gt. ve 2004 inşa bu muhteşem gemi Costa Crociere filosunda idi ve Costa Magica idi. Mykonos Magic’in baştarafında “Goddess of the Night” yazılıdır. Gecelerin Kaliçesi’dir. Nisan ayında İÇDAŞ Tersanesi kuruhavuzunda havuza alınmış ve örnek bir bakım onarımdan sonra kaldığı o günleri bir gecelerin kraliçesi olarak hep mutlulukla anacaktır. 

Cape Brazil
İÇDAŞ Kuru Havuzunda Bakım Sürecini Tamamlayan Cape Brazil Yola Çıktı!

İÇDAŞ Kuru havuzunda büyük onarım ve bakım hizmetleri gemilerden biri 292 metre uzunluğunda ve 45 metre genişliğindeki dökme yük gemisi Cape Brazil idi. 2010 yılında inşa edilen ve Liberya bayrağı taşıyan bu dev gemi, rutin havuzlama işlemlerinin yanı sıra, ambar kapağı onarımları, çelik işçiliği ve çeşitli mekanik ile elektriksel yenilemelerden geçirildi ve yeniden denizlere açıldı.

İçdaş-19
İçdaş-19 Römorkörü; 19 Mayıs 2018’de hizmete girmişti.

İçdaş-20

İçdaş-20 Römorkörü; İnşallah, İtilaf Devletleri Harp Gemilerinin İstanbul’u işgal ettikleri o elem dolu günde, bir mucize gibi Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’dan Haydarpaşa’ya ulaştığı 13 Kasım 2024 günü hizmete girmiş olacaktır.

İÇDAŞ Tersanesi’nde inşa edilen İÇDAŞ-19 ve İçdaş-20 çok derin anlamları ifade etmektedir;
Zira İÇDAŞ -19, 19 Mayıs 2018’de denize kavuşmuştu.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı ülkemizde törenlerle kutlanırken, İÇDAŞ A.Ş. Bandırma Vapuru anısına İÇDAŞ- 18’i denize römorkör indirmiş ve Milli mücadelenin ilk adımında büyük bir hizmet veren Bandırma Vapuru’na selam gönderilmişti. Bu römorkör Çanakkale’nin Biga ilçesindeki Değirmencik tesislerinde inşa edilen römorkör böylesine anlamlı bir günde hizmete alınmıştı.

İÇDAŞ Tersanesi’nde inşa edilerek bugünlerde hizmete hazır hale getirilmekte olan İÇDAŞ- 20 römorkörü de muhteşem bir haber vermektedir; zira, İtilaf Devletleri Harp Gemilerinin İstanbul’u işgal ettikleri o elem dolu günde, bir mucize gibi Mustafa Kemal Paşa’nın Adana’dan Haydarpaşa’ya ulaştığı 13 Kasım 2024 günü hizmete girmiş olacaktır.

Bayram Yusuf Aslan Bey, azmin, işini sevmenin, mükemmelliğin ve yeniliklerin simge ismidir. Yaşamını anlattığı hatıratı muhakkak okunmalı ve özellikle genç kuşağın okuması için özel baskılar yapılarak, okullara, meslek okullarına, üniversitelere, kütüphanelere armağan edilmelidir. Ders olarak okutulmalıdır.

Ben, Bayram Yusuf Aslan Bey’e, yuvasında tüm aile fertleriyle ve ayrıca dostlarıyla ve nihayet yaşamının asıl renkleri olan İÇDAŞ mucizesi ile sağlık ve daha büyük başarılar dolu bir ömür temenni ediyorum.
 

Bu yazı toplam 509 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar