1. HABERLER

  2. RÖPORTAJLAR

  3. “Uluslararası Taşımacılıkta Gayet Kurumsal, Güçlü ve Profesyoneliz”
“Uluslararası Taşımacılıkta Gayet Kurumsal, Güçlü ve Profesyoneliz”

“Uluslararası Taşımacılıkta Gayet Kurumsal, Güçlü ve Profesyoneliz”

Dünyanın pek çok ülkesinde 196 ofisiyle faaliyet gösteren İtalyan Alpi Group’un Türkiye’deki yatırımı Galata Taşımacılık...

A+A-

Vittorio ZAGAIA - Galata Taşımacılık CEO ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Dünyanın pek çok ülkesinde 196 ofisiyle faaliyet gösteren İtalyan Alpi Group’un Türkiye’deki yatırımı Galata Taşımacılık, sektörde önemli bir oyuncu… Galata Taşımacılık CEO ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Vittorio Zagaia ile sektörün durumunu, sorunlarını, gelecek vizyonunu ve kurumsal sosyal sorumluluk projelerini konuştuk.

Türkiye'de yabancı sermaye ile kurulan ilk lojistik firmasısınız. Geride bıraktığınız 18 senede isabetli bir yatırım olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle evet! Ayrıca, firmamızın % 50 yabancı sermayesini oluşturan Albini & Pitigliani - Alpi Group‘un bu konudaki vizyonu bizlere çok fazla şey katmıştır çünkü esasında onların uzun vadeli projeksiyonları ve bakış açılarıdır 1997 senesinde bu adımı atmamıza en büyük etken.

175 ülkede 196 ofisiyle faaliyet gösteren yatırımcınız İtalyan Albini & Pitigliani'nin size sağladığı avantajlar neler?

Alpi Group’un İtalya dışında Amerika ve birkaç ülkede yatırımları %100 İtalyan sermayeli… Bunun dışındaki tüm yatırımları Galata Taşımacılık gibi %50 - %50... Burada en büyük avantaj hem global bir network söz konusu, hem aynı zamanda her ülkede yerel bir ortaklık olduğu için daha esnek bir yapı söz konusu… Her kademeden insana rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz, sorun ve alternatif çözümlere daha çabuk ulaşabiliyorsunuz. Alpi Group’un bu ortaklık yapısının altındaki gerçek, global kadar lokalde olabilmek... Bunun yanı sıra yatırımlar ülke büyüklüğüne ve ülkedeki endüstri dağılımına göre yapılıyor. Türkiye buna örnek olabilir, sadece İstanbul ofisi açarak Alpi Group Türkiye’de yatırımım var demiyor, Bursa, İzmir, Adana ve havalimanı ofisleri ile kapsama alanını genişleten bir zihniyet ile hareket ediyor. Tüm dünyada bu böyle...

Ülkemizde hangi noktalarda ne tür hizmetler vermektesiniz?

150 kişilik profesyonel bir kadro ile İstanbul’un dışında Bursa, Adana, İzmir ve AHL ofisimizle denizyolu, karayolu ve havayolu taşımacılığının yanı sıra, multimodal ve partnerlerimiz ile beraber lojistik ve gümrükleme hizmetlerini kapsayan bir çözüm paketi sunuyoruz müşterilerimize.

Bildiğimiz lojistik hizmetlerinin dışında sektörel çözümler de sunuyorsunuz? Bu hizmetlerinizi anlatır mısınız?

Hemen hemen her sektöre çözüm üretiyoruz ama tabii ki bazı sektörler var ki biraz daha öne çıkıyorlar. Tekstil, perakende, hazır giyim, mobilya-dekorasyon, otomotiv gibi...  Burada sektörün ihtiyaçlarını genel anlamda tespit etmiş olmakla beraber, ayrıca müşterilerimizin her birinin farklı beklentileri olabiliyor. Mevcut çözümlerin üzerine bu beklentileri karşılayacak düzeni aplike ederek hizmetimizi kişiselleştirerek sunuyoruz. Örneğin hazır giyimde, perakende sektöründe, ürünlerin yurtdışında kapıdan alınarak yurtdışında depolarımızda konsolide edilerek, sigorta kapsamında getirilmesi, gümrüklenmesi, lojistik depomuzda tasnif edilmesi ve ayrılması, akabinde Türkiye’deki mağaza sayısına göre siparişlerin ayrılması ve dağıtılması gibi her sektör için farklı çözümlerimiz bulunmakta. Hem ithalatta hem ihracatta...

Lojistik sektörünün sorunlarından bahseder misiniz? Bu kadar oyuncunun olduğu bir sektörde aynı zamanda agresif bir rekabet olsa gerek...

Sektörün en büyük sorunu bu maalesef... Sektörde ciro çok, kâr yok. Haliyle yatırımlar da istihdam da artmıyor. Ayrıca kaliteli istihdam yapılmıyor. Müşteriler, ucuz istihdamla kaliteli hizmetten yoksun bırakılıyor. O zaman da ortada sadece fiyat savaşı kalıyor. Sektörümüzde şu anda herkes kendi şirketini parlatıp satma derdinde. Bunun dışında sektör olarak müşterilerle uzun soluklu sözleşmelerin yapılamıyor olması da ayrı bir sorun. Bu gene de yatırım yapma cesaretini kırıyor. Nitekim nakliyeden farklı olarak lojistik sektörünün büyüyemiyor olmasının da en büyük sebeplerinden bir tanesi bu. Vadelerden bahsetmek bile istemiyorum. Öyle bir durumdayız ki en ucuz kredi bizim sektörümüzden sağlanan uzun vadelerdir. Sektörün kârlılığı 90 gün, 120 gün vadeleri kesinlikle kaldıracak alt yapıya sahip değildir. Bu sebeptendir ki bankacılık sektöründe cazip olduğu kadar sıkıntılı bir sektör olarak da algılanmaktadır bizim sektörümüz.

Sektörün geleceği açısından devletten beklentileriniz var mı? Bu konuda gerekli desteği görebiliyor musunuz?

Türkiye’nin ihracatı her gün daha fazla artmakta ve artmaya da devam etmekte. Ülke olarak, üretim kapasitesi ve kalite açısından farklı alanlarda bir hayli öndeyiz. Lakin gümrük işlemlerinin biraz daha basitleştirilmesi lazım. Türkiye’nin coğrafi yapısının daha fazla aktif kullanılabilmesi sağlanmalı. Yani bir transit ticaret bölgesi olabilmesinin alt yapısı kuvvetlendirilmeli... Diğer önemli bir konu iç lojistiğin hızlıca iyileştirilmesi lazım. Bugün Ardahan’a mal göndermek Portekiz’e mal göndermekten daha zor... Özel sektör gereğini yapar yapmalıdır ama devletten beklenti karayollarının iyileştirilmesi… Üreticiler için, Anadolu’da yatırım yapmaları amacıyla verilen imtiyazların bizim sektörümüze de tanınması gerekir kanaatindeyim.

Kuzey Afrika'daki yatırımlarınızdan bahseder misiniz? Neden Afrika?

Türkiye tüm Afrika’nın ticaretinin sadece %2’sinden pay almakta ki bu da yaklaşık 25 milyar dolar ve bu rakam hızlıca artmakta. Son 10 yılda yurtdışında açılan elçiliklerimizin, ataşeliklerimizin büyük bir kısmının Afrika’da olduğunu göz önüne alırsak, bunun ülke olarak da bir hedef olduğunu anlamamız zor değil... Bunun yanı sıra Afrika ülkeleri Türkiye’ye büyük sempati ile bakıyorlar. Tarihten gelen bir sömürgecilik de olmadığı için bizimle ticaretlerini arttırmak istiyorlar. Ancak bunun olabilmesi, ürünleri bizden hızlı tedarik edebilmeleri ile mümkün. Bizim de bu sebepten ötürü hedefimiz teslimatlar da sürati arttırmak. Küçük ürünleri de vakitlice ulaştırabilmek. Bu sebepten ötürü, yıllar önce Fas ve Tunus’a ilk tırla taşımayı gerçekleştiren firmayız ve bugün bu ülkelere 6 günde mal teslimatı yapıyoruz. Varlığımızı daha da arttırmak için 2014 yılında Tunus’taki acentemizin %50’sini Galata Taşımacılık olarak satın aldık. Benzer yatırımlarımız devam edecek. Yeter ki Türk ürünleri daha fazla satılsın, tercih edilsin, biz de ülke olarak payımızı arttıralım.

Geleceğe dönük olarak Türkiye'nin lojistik sektöründe nasıl bir rolü olacağını öngörüyorsunuz?

Bizlerin ülke olarak uluslararası taşımacılıkta geldiği nokta gayet kurumsal, güçlü ve profesyonel… Bilgi donanımız da öyle. Bizlerin artık Avrupa’da yatırım yapmayı bırakıp, sağ cep sol cep mantığından kurtulup, zaten 200 yıldır taşımacılığın var olduğu bir kıtada yatırım yapmaktan ziyade, kalkınmakta olan ülkelere gidip yatırım yapmamız lazım. Yatırımdan kastım, oradaki şirketlerle ortaklık kurmak, know-how götürmek ve gelişirken gerekli alt yapıyı kurarak Türk firmaları olarak o pazarları domine etmemiz... Malum bahsettiğim ülkeler de doğudaki komşu ülkelerimiz ve Afrika’da... İşte bu aşamada Türkiye lojistik sektörü bu ülkelerin geleceğinde ve haliyle genel yapıda çok ciddi bir yol alabilir, ivme kazanabilir. Ayrıca iş gücü de ihraç ederek istihdamı bu şekilde de arttırabiliriz.

Firma olarak eğitim programlarına özel bir önem verdiğinizi biliyoruz. Biraz bahseder misiniz?

Eğitim olmazsa olmaz bir durum. Bizim sektörümüz dinamik ve hızlı bir sektör, sürekli gelişiyor. Talepler veya taleplerin şekli değişiyor. İnsana dayalı bir sektörde, çalışanınıza her türlü yatırımı yapmanız şart. İstediğiniz kadar depo açın, son teknoloji ile donatın, yüzlerce tır alın, gemi alın uçak alın, insan olmadıkça hepsi boş. İşte bundan hareketle Galata Atölye’de sürekli eğitimler düzenliyoruz. Profesyonel şirketlerden eğitimler alıyoruz, destek talep ediyoruz. Donanımlı insan performanslı ve özgüvenli insandır. Galata’daki arkadaşlarımızın hepsi de böyle insanlardır.

Son olarak İstanbul'da sanatın ve kültürün merkezi sayılabilecek Galata'nın adını taşıyan firmanızın sosyal sorumluluk çalışmalarından da bahseder misiniz?

Bu da olmazda olmaz bir durum bizim için. Yaşadığınız ülkeye, şehire, topluma karşı sorumluluğunuzu yerine getirmek zorundasınız. İmkân tanımak durumundasınız. Biz 7 yıldır sosyal sorumluluklarımızı çocuklardan yana kullanmayı tercih ettik. Çünkü yarın onlara bırakacağımız dünyanın üstünde yaşıyoruz ve onları hazırlıklı, kararlı ve güçlü olmaya hazırlamak mecburiyetimiz var. Bu sebeptendir ki Koruncuk Vakfı, Darüşşafaka, TEGV, TOG gibi kuruluşlarla her sene sonu masaya oturuyor ve hayata geçirdikleri projelerine ortak oluyoruz, destek oluyoruz ve bunu tabii bize bu imkânı tanıyan her şeyden çok değer verdiğimiz müşterilerimize ithaf ediyoruz.  Yarın bu çocuklar belki Galata’da çalışacaklar ve bu müşterilerimize hizmet verecekler belki de onların şirketlerinde çalışacaklar, yönetecekler.

Not: Bu röportaj Deniz Endüstri dergimizin Ocak-Şubat 2015 - 40. sayısında yayımlanmıştır.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.