
Avrupa Komisyonu, ABD'nin deniz tabanı madenciliği girişimlerinin yasallığını sorguluyor
Avrupa Komisyonu, Başkan Trump'ın uluslararası sularda derin deniz madenciliğini teşvik etme kararını 'derin üzüntüyle' karşıladı.
Washington’un, süregelen uluslararası görüşmeleri baypas ederek uluslararası suları ABD destekli madencilik şirketlerine tek taraflı olarak açma kararı, çevresel yıkıma yol açabilecek bir 21. yüzyıl 'altına hücum' korkularını artırdı ve AB de bu hamlenin yasallığını sorgulayan birçok ses arasında yer aldı.
Trump’ın başkanlık kararnamesi, BM'nin Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi'nin (ISA) Jamaika'da düzenlediği 30. oturumu, mineral kaynaklarının güvenli ve sürdürülebilir şekilde çıkarılmasına ilişkin bir taslak üzerinde anlaşamadan sonlandırmasından sadece birkaç hafta sonra geldi. Bu gelişme, deniz tabanı madenciliğine ilişkin küresel moratoryumun uzamasına yol açmıştı.
Avrupa Komisyonu'nun Pazartesi günü Euronews'e yaptığı açıklamada, ABD Başkanı'nın "ISA'daki müzakereleri baypas eden" başkanlık kararnamesinin "derin bir üzüntüyle" karşılandığını belirtildi. ISA, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) kapsamında kurulmuştu.
Komisyon'un bir sözcüsü, 1982 tarihli sözleşmenin “okyanuslarda ve denizlerde gerçekleştirilecek tüm faaliyetler için yasal çerçeveyi oluşturduğunu" ve "devletlerin çeşitli çıkarlarını gözetirken uluslararası toplumun ve tüm insanlığın ortak çıkarlarını da koruyan bir denge sağladığını" söyledi.
ABD, Ronald Reagan'ın başlangıçtaki şüpheciliği ve daha sonra Senato’daki azınlıktaki Cumhuriyetçi yasa yapıcılar tarafından engellenmesi nedeniyle, bu sözleşmeyi hiçbir zaman onaylamadı. Buna rağmen günümüzde 168 ülke ve Avrupa Birliği sözleşmeye taraf.
Ancak AB yürütme organı, sözleşmenin onlarca yıllık uygulamalar ve kabul edilmiş normlar özelinde temel bir uluslararası hukuk belgesi haline geldiği ve dolayısıyla hukuki teamül yoluyla ABD’ye de uygulandığı görüşünü paylaşıyor.
Komisyon'un e-posta yoluyla yaptığı açıklamada, “Bu sözleşmenin hükümlerinin örf ve adet hukukunu yansıttığını ve dolayısıyla sözleşmeye taraf olup olmamalarına bakılmaksızın tüm devletler için bağlayıcı olduğunu hatırlamak önemlidir,” denildi.
Ayrıca, “Denizler ve okyanuslar için bir hukuk düzeni tesis eden bu sözleşme, sürdürülebilir kalkınmaya, barışa, güvenliğe, işbirliğine ve tüm uluslar arasında dostane ilişkilere katkı sağlamaktadır,” ifadelerine yer verildi.
Dünyanın ‘ilk korsan madencilik operasyonu’
UC Santa Barbara'da profesör ve UC Berkeley'de yardımcı profesör olan Douglas McCauley, Trump'ın bu adımının yasa dışı olduğunu ve geri tepeceğini iddia etti.
"Bu, uluslararası sularda ilk korsan madencilik operasyonu olabilir," dedi McCauley. Deniz biyoloğu olan McCauley, "Eğer kurallarımız olsaydı, Çin veya başka herhangi bir ülke ya da kişi tarafından bu okyanus bölgesinden alınacak mineralleri kontrol edebilirdik," diye ekledi.
ABD merkezli Deep Sea Conservation Coalition'da hukuk ve politika danışmanı olan Duncan Currie, Washington'un tek taraflı hamlesinin uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu söyledi.
“Bu adım, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ndeki 40 yılı aşkın hukuki teamülü altüst ediyor, küresel deniz yönetişimini istikrarsızlaştırma tehdidi taşıyor ve bu adım, en çok etkilenecek Pasifik bölgesindeki halklara ve ülkelere bir hakarettir,” dedi Currie.
Çin de benzer bir çizgide tepki verdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, kararın imzalanmasının ertesi günü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Uluslararası deniz yatağı alanında mineral kaynaklarının araştırılması ve çıkarılması, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne uygun olarak ve Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi çerçevesinde yürütülmelidir,” dedi.
Örf ve adet hukuku
Trump’ın kararnamesi, küresel ortak alanların paylaşımı üzerindeki gerilimi artırmış olsa da bu gelişmelerin başlangıcı değildi.
Biden yönetimi altında ABD, 20 yıl süren ve şimdiye kadar yapılmış en büyük oşinografik araştırma olarak tanımlanan bir projeyi tamamladı.
Bu araştırmada, 200 deniz mili münhasır ekonomik bölgesinin ötesinde kalan ve yaklaşık bir milyon kilometrekarelik “genişletilmiş kıta sahanlığı” alanları belirlendi. ABD bu alanlarda mineral kaynaklar üzerinde münhasır hak iddia etti.
ABD'nin bu alanlardaki iddiası, Aralık 2023'te resmi olarak sunuldu ve Trump’ın başkanlık kararnamesinde dolaylı olarak atıfta bulunulan bu iddia, esasen UNCLOS'ta belirtilen karmaşık kriterlere ve bu sözleşmeden kaynaklanan “örf ve adet hukukuna” dayandırıldı. Ancak Trump şimdi bu teamülü ihlal etmekle suçlanıyor.
Çin, Trump'ın kararnamesini eleştirirken bu hukuki teamüllere atıfta bulunduysa da, daha önce – Rusya ve diğer bazı ülkelerle birlikte – ABD’nin genişletilmiş kıta sahanlığı üzerindeki hak iddiasını, Washington’un UNCLOS'u onaylamamış olması gerekçesiyle sorgulamıştı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.