|
|||
![]() |
Su krizinde çözüm tasarrufta değil, iyi yönetimde | ||
Doç. Dr. Sedat GÜNDOĞDU | |||
Su bir ürün değil, varlığın kendisidir. Canlılığın varlığı suya bağlıdır. Susuzluk baş gösterdikten sonra alınacak önlemler ise sadece ölümü geciktirir.
Dünya üçte ikisi sularla kaplı bir gezegen olmasına rağmen tatlı su kaynakları bu oranın içinde devede kulak (2,5). Bu suyun da 98’i de buzullarda. Türkiye ise tatlı su kaynakları açısından zengin bir ülke gibi yansıtılmasına rağmen gittikçe daha da artan düzeyde su fakiri haline gelen bir ülke. Ancak suya yaklaşımda oldukça hoyrat! Özellikle son 40 yılda üç Van Gölü büyüklüğündeki sulak alanı bertaraf ettiğimiz düşünüldüğünde bu durum daha iyi anlaşılacaktır.
Su kullanımının 70-75’lik bir kısmını teşkil eden tarımsal sulamada standartlarla uzaktan yakından ilgisi olmayan vahşi sulama tekniklerinin revaçta olması, bu hoyratlığı ve yakın geleceğin pek de parlak olmayacağını ortaya koyuyor. Neyse ki tüm yurdu etkisi altına alan kar yağışları gerçekleşti de bu hoyratlığın ve küresel iklim krizinin neden olduğu kuraklığın çeşmeden akan su için etkilerini kısa vadede daha az hissedeceğimiz bir durum oluştu. Ben öyle olduğunu düşünmesem de, barajların doluluk oranları üzerinden su yönetimi yapanlar öyle düşünüyor.
Ayrıca bu durumun aynı zamanda çoktan halletmiş olmamız gereken bir sorunun da çözümüne yönelik yerel yönetimlerin adım atmasına da neden olmasına da sevinmek gerekiyor. Çünkü nihayet artık yağmur suyunun kentlerde depolanması gereken bir kaynak olduğu gerçeğinin farkına varılmış durumda. Diğer bir farkındalık da yağmur suyunun kanalizasyondan ayrılmasına dair yapılan çalışmaların sayısının artmasında gerçekleşmiş. Birçok belediye bu çalışmalarını sürdürüyor. Böylelikle yağmur suyu kanalizasyon suyu haline dönüşmekten kurtulacak. Aslına bakılırsa Türkiye’de şehir planlamasında yağmur suyunun kanalizasyona karışması meselesinin göz ardı edilmiş olması inanılmaz bir kötülük örneği. Çünkü birçok şehrin büyük bir bölümündeki yapılaşmanın geçmişi 20 yıl bile değil.
Sorun ile çözümün hedef kitlesi farklı
Sorun teşkil eden alan ile sorunun çözümü olarak sunulan önerilerin hedeflediği kitle arasında hiçbir ilişki yok. Bir önceki gün sulama kanalından gelen suyu pompa yardımıyla tarlasına boca eden vatandaşa, evde diş fırçalarken suyu açık bırakmaması öneriliyor. Bu işte bir gariplik yok mu? Üstelik bu işlerde kimyasal üreten firmaların da yer alması bu garipliğin absürtlüğüne işaret ediyor.
Susuzluk, salt evsel temalı tasarruf reklamlarıyla çözülebilir mi? Diş yıkamadan tutun da tıraş olmaya kadar varan su kullanım temalı afişler her platformda gözümüzün içine kadar sokuluyor. Üstelik bu öneriler de bıçak kemiğe dayandıktan sonra öneriliyor ve bununla da sanki susuzluk probleminin halledilebileceği izlenimi yaratılıyor. Oysa sadece belediyelerin kayıp kaçak oranlarını azaltması bile içme suyu arzında önemli bir rahatlama sağlayabilecek etkiye sahip. Ancak popülizm daha cazip!
Bireysel tasarruf iyi ama yeterli değil
Su bir ürün değil, varlığın kendisidir. Canlılığın varlığı suya bağlıdır. Susuzluk baş gösterdikten sonra alınacak önlemler ise sadece ölümü geciktirir ki o da işkenceyi uzatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ülke nüfusuna oranla yeterli miktarda bulunan su rezervi ancak ve ancak etkin kullanım ve yönetim ile bu yeterliliğini sağlayabilir.
Su tüketimini sadece diş fırçalarken değil, her türlü tüketim alışkanlığıyla birlikte ele almak gerekir. Giydiğimiz elbiseden tükettiğimiz gıdaya kadar tüm ürünlerin sahip olduğu su tüketimini birlikte değerlendirmenin yolu da öncelikle mantalitenin değişmesinden geçiyor. Tarımda kullanılan su minimize edilmeden, sanayinin su tüketimi iyileştirilmeden ve yağmur hasadı, gri su vb. uygulamalar için yeni yaklaşımlar geliştirilmeden ortaya konulacak hiçbir çaba bir anlam ifade etmeyecektir. Bunun da yolu iyi yönetimden geçmektedir ki işte sahip olmadığımız tek şey de ne yazık ki suyun iyi yönetimidir. |
|||
Etiketler: Su, krizinde, çözüm, tasarrufta, değil,, iyi, yönetimde, |
|