Deniz Sörveyörlerinin Hukuki Yükümlülükleri ve Çözüm Önerileri

Av. Cem CONGAR

Giriş 
Deniz sörveyleri, gemi sahipliği ve işletmeciliğin kritik bir bileşeni olarak, deniz araçlarının durumlarının değerlendirilmesi, ilgili yönetmelik ve standartlara uygunluğunun sağlanması gibi süreçlerde merkezi bir rol oynar. Bu süreçler, satın alma öncesi denetimler, sigorta sörveyleri, mevzuata uygunluk denetimleri ve kargo konularında uzmanlık gerektiren diğer önemli alanlarda gerçekleştirilir.

Deniz sörveyleri, gemi kaptanının tamir, yönetim, işletme ve acil durumlarla başa çıkma konusundaki kararlarına yardımcı olmak üzere atanan, yüksek derecede nitelikli ve teknik olarak donanımlı profesyonellerdir. Bu profesyonellerin asli görevi, denizcilik faaliyetlerinde kaptanın karşılaştığı zorluklar ve sık karşılaşılan kritik sorumluluklar karşısında, adil ve bilinçli kararlar almasını desteklemektir. Deniz sörveyleri, genellikle denizcilik sektöründe uzun yıllar hizmet vermiş ve deneyim kazanmış, eski gemi kaptanları veya baş mühendisler arasından seçilen kişilerdir. Bağımsız olarak çalışan sörveyörler, özellikle deniz sigortası alanında kritik bir role sahiptirler ve sıkça, hasarın sebepleri, doğası ve etkileri ile ilgili olarak, sigortacılar için önemli bilgiler sağlayan ve önleyici tedbirler konusunda tavsiyelerde bulunan kişilerdir. Bununla birlikte, deniz sörveylerine aşırı derecede güven duyulması, beklenmedik olaylar ve kazalar meydana geldiğinde, hataların ve sorumlulukların bu profesyonellere yüklenmesine neden olabilir. Bu çalışmanın amacı, deniz sörveyörlerinin hukuki sorumluluklarına ilişkin temel prensipleri derinlemesine incelemek ve mevcut sorumluluk rejimini, ilgili dava örnekleri üzerinden analiz etmektir.

Deniz sörveyörlerinin sorumluluğu, sözleşme hukuku ve ihmal (haksız fiil) hukuku kapsamında değerlendirilir. Sörveyörlerin sözleşme hukuku çerçevesindeki sorumlulukları, müşterileriyle yaptıkları bireysel sözleşmelerin şartlarına bağlı olarak değişir. Sözleşmeler genellikle sörveyörün denetim ve raporlamasına dayanır, bu da onlara ek yükümlülükler getirebilir.

Sözleşme ve İhmal Kapsamındaki Sorumluluk
Genel olarak, deniz sörveyörleri, sözleşme ve ihmal hukuku kapsamında sorumluluk taşırlar. Sözleşme hukukuna göre sorumluluk, sörveyör ile müşteri arasındaki anlaşmanın koşullarına göre değişkenlik gösterir. Mahkemeler, sözleşmelere genellikle, sörveyörlerin, istenen sörvey tipini gerçekleştirirken gösterdikleri uzmanlık ve yeterlilik derecesi ile çalışacaklarına dair bir şartın varsayıldığını kabul eder.

Deniz sörveyörlerinin hukuki sorumlulukları, profesyonel hizmetlerinin doğası ve bu hizmetlerin sonuçlarıyla doğrudan ilişkilidir. Sözleşme hukuku, sörveyörlerin müşterileriyle olan ilişkilerini düzenlerken, ihmal hukuku, sörveyörlerin genel olarak göstermeleri gereken özen standartlarını ve üçüncü şahıslara karşı olan potansiyel sorumluluklarını belirler.

a. Sözleşme Hukuku Kapsamında Sorumluluk
Deniz sörveyörlerinin sözleşme hukuku çerçevesindeki sorumlulukları, genellikle kendileri ile müşterileri arasında yapılan sözleşmelere dayanır. Bu sözleşmeler, sörveyörün gerçekleştireceği denetimlerin, raporlamaların ve diğer hizmetlerin kapsamını belirler. Sözleşmede açıkça belirtilen hizmetlerin yanı sıra, sözleşmeden doğan örtük yükümlülükler de sörveyörler için önem taşır.

Sörveyörlerin sözleşmeleri, genellikle denetim ve raporlama görevlerine odaklanır. Bu görevler, sörveyörlerin detaylı incelemeler yapmalarını, geminin durumunu değerlendirmelerini ve bulgularını rapor etmelerini gerektirir. Sözleşmeler, sörveyörlerin yürüttükleri incelemelerin kalitesi, raporlamaların doğruluğu ve zamanında teslim edilmesi gibi ek yükümlülükler getirebilir.

b. İhmal (Haksız Fiil) Hukuku Kapsamında Sorumluluk
İhmal, bir kişinin gerekli özeni göstermemesi ve bu nedenle başkasının zarar görmesine sebep olması durumudur. Deniz sörveyörleri, profesyonel hizmetlerini yerine getirirken gerekli özeni göstermekle yükümlüdürler.

Danışmanlık kapasitesinde çalıştıkları için, deniz sörveyörlerine yönelik ihmal hukuku, genellikle ihmalci ifadelerle ilgili hukuka dayanır. Bu, sörveyörleri, hizmetlerini tutan kişilerin dışındakilere karşı da sorumlu hale getirir.

Deniz sörveyörlerinin sorumlulukları sadece müşterileriyle olan sözleşmelerle sınırlı değildir; aynı zamanda, ihmal sonucu üçüncü şahısların uğradığı zararlardan da sorumlu olabilirler. Eğer sörveyörün ihmalinden dolayı bir üçüncü şahıs zarar görürse, bu durum haksız fiil hukuku kapsamında değerlendirilir.

Sörveyörün ihmalinin zarara yol açtığının tespiti için, sörveyörün davranışının profesyonel standartların altında kaldığının ve bu ihmalin doğrudan bir zarara sebep olduğunun kanıtlanması gerekir. Zarar gören taraf, maddi ve/veya manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Deniz sörveyörlerinin sorumluluğu ve ihmalinin hukuki sonuçları, çeşitli davalarda detaylı bir şekilde incelenmiştir. "Pacific Crown" ve "Triton" davaları, sörveyörlerin denetimleri sırasında göstermeleri gereken özen düzeyi ve raporlamalarındaki eksikliklerin potansiyel sonuçlarına ilişkin önemli örnekler sunar. Bu davalardan çıkarılacak dersler, deniz sörveyörlüğü pratiği üzerinde önemli etkilere sahiptir. Aşağıda, her iki davanın özeti ve bu davalardan elde edilen öğretiler sunulmaktadır:

• Pacific Crown Davası (1978): Bu dava, eğlence amaçlı kullanım için dönüştürülen 40 ayaklık bir ahşap balıkçı teknesinin satın alınmasıyla ilgilidir. Satın alma işlemi, tatmin edici bir deniz sörveyine bağlı olarak gerçekleştirilmiştir. Sörvey raporu, teknedeki kuru çürüklüğün belirtilmediği bir durumda alıcıya sunulmuştur. Satın alımın tamamlanmasından kısa bir süre sonra, teknenin kuru çürüklük içerdiği kolayca tespit edilmiştir. Sörveyörün ahşap tekneler konusunda yetersiz deneyimi olduğu anlaşılmıştır. Deniz sörveyörlerinin, üzerinde çalıştıkları teknelerin türü ve materyali hakkında yeterli bilgi ve deneyime sahip olmaları gerektiğini vurgular. Sörvey raporlarının, teknenin gerçek durumunu doğru bir şekilde yansıtması gerektiğini ve önemli bulguların atlanmaması gerektiğini ortaya koyar.

Triton Davası (1984): Bu dava, 37 ayak uzunluğunda bir alüminyum ev botunun kuru bir alanda yeniden donatımı sırasında yapılan sörveyi ele alır. Refitten sonra botun alabora olması, sörvey raporunun teknenin altındaki bağlantıların konumu ve dışarıya boşaltım sisteminin potansiyel risklerini yeterince belirtmemiş olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Sörvey raporlarının, teknenin güvenliği üzerinde önemli etkisi olabilecek her türlü unsuru dikkate alması ve açıkça belirtmesi gerektiğini gösterir. Sörveyörlerin, teknenin tasarımı ve yapısındaki olağan dışı özelliklerin potansiyel risklerini değerlendirme ve raporlama yükümlülüğü olduğunu vurgular.

Deniz sörveyörleri, hizmetlerinin doğası gereği hem sözleşmeye dayalı hem de ihmal sonucu ortaya çıkan sorumluluklarla karşı karşıya kalabilirler. Bu nedenle, hizmet verdikleri alanda yüksek bir uzmanlık ve dikkat seviyesi gereklidir. Özellikle, üçüncü taraflara karşı olası sorumlulukları göz önünde bulundurarak, denetimlerini ve raporlarını mümkün olan en yüksek standartlarda tutmaları kritik önem taşır.

Deniz sörveyörlerinin karşılaştığı yasal sorumluluklar ve profesyonel standartlar, onların denizcilik endüstrisindeki önemli rollerini vurgular. Sörvey hizmetlerinin doğruluğu, güvenilirliği ve potansiyel risklerin değerlendirilmesi, deniz sörveyörlerinin müşterileri ve diğer ilgili taraflar için kritik öneme sahiptir. Aşağıda, deniz sörveyörlerine yüklenen sorumlulukları öne çıkaran örnek vakaların bir özeti sunulmaktadır.

Riverway Co. v. Trumbull River Services, Inc. (1982): Riverway, RW-381 barge'ının incelemesi ve batmasını önlemek için bir deniz sörvey şirketi tuttu. Sörveyör, RW-381'in hemen batma tehlikesi olmadığına karar verdi ve önlem almayı reddetti. Bölge mahkemesi, deniz sörvey şirketini RW-381'in batmasında üçte bir oranında kusurlu buldu, çünkü uygun düzeltici önlemleri almakla yükümlüydü.

Bosnor, S.A. de C.V. v. Tug L.A. Barrios (1986): World Marine Associates, bir barge üzerine çelik boru yükleme ve güvenliği sağlama sörveyi yapmak üzere tutuldu. Yükleme sonrası ve ağır hava koşulları sırasında güvenlik önlemleri yetersiz kaldı. Temyiz mahkemesi, World Marines'in barge'ın listesi ve triminin kazaya katkıda bulunduğunu belirterek davayı geri gönderdi.

Royal Embassy of Saudi Arabia and Ins. Co. of N. Am. v. SS IOANNIS MARTINOS (1984): The Salvage Association, Suudi Arabistan'a taşınan yüklerin yüklenmesini, istiflenmesini ve güvenli hale getirilmesini onaylamadıkça, yük sigortacısı sigorta yapmayı reddetti. Mahkeme, The Salvage Association'ın aktif olarak katıldığını ve gemide denize elverişsiz bir durum yarattığını buldu.

Bradshaw v. Monk (1952): Bir alıcı, satın alma sırasında yatın tamir ihtiyacını keşfetmeyen bir sörveyöre dava açtı. Mahkeme, "olağan dikkat, verilen koşullarda birinden makul olarak beklenebilecek beceri derecesidir" diyerek sörveyör aleyhine karar verdi.

Bu vakalar, deniz sörveyörlerinin yükledikleri sorumlulukların ve profesyonel standartların, müşterileri ve diğer ilgili taraflar için önemli sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Deniz sörveyörleri, yükün güvenliğini sağlama, geminin denize elverişliliğini koruma ve alıcıların karar verme süreçlerinde güvenilir bilgiler sunma konularında kritik roller oynarlar. Bu roller, denizcilik endüstrisinde güvenlik ve güvenilirlik standartlarının sürdürülmesine katkıda bulunurken, sörveyörlerin karşılaştığı potansiyel yasal sorumlulukları da artırır. Bu durumlar, deniz sörveyörlerinin, müşterilerine ve denizcilik endüstrisine sağladıkları hizmetlerin doğruluğu ve güvenilirliği konusunda son derece dikkatli olmaları gerektiğini vurgular. Sörveyörlerin, potansiyel riskleri değerlendirme ve uygun önlemleri alma konusunda proaktif bir yaklaşım benimsemeleri, olası yasal sorumluluklardan kaçınmalarına yardımcı olabilir.

Deniz Sörveyörüne Sorumluluk Yüklenmediği Durumlar
Deniz sörveyörlerine yönelik sorumluluk iddialarının her zaman kabul edilmediği durumlar da vardır, bu durumlar sörveyörlerin hukuki sorumluluğunun sınırlarını ve denizcilik endüstrisindeki rollerinin karmaşıklığını gösterir. Sörvey sırasında, yüzeyin altındaki veya erişilemeyen alanlardaki gizli kusurlar tespit edilemeyebilir. Eğer bu kusurlar sadece yıkıcı testlerle veya geminin operasyonel durumdayken ortaya çıkıyorsa, sörveyör bu tür kusurlar için sorumlu tutulamaz. 

Sörveyör, sörvey anında bilinmeyen veya öngörülemeyen gelecekteki olaylar veya hasarlar için sorumlu tutulamaz. Bu, özellikle denizde meydana gelen kazalar veya doğal afetler gibi durumlar için geçerlidir. Sörveyörler, müşteri tarafından belirlenen ve sözleşmede açıkça tanımlanan sörvey kapsamına bağlıdır. Müşteri sadece belirli bir alanın veya sistemin incelenmesini talep etmişse, diğer alanlardaki sorunlar için sörveyör sorumlu tutulamaz. Sörveyörler, kendi uzmanlık alanları dışındaki teknik veya özel konularda tespit yapmakla yükümlü değildir. Örneğin, belirli bir mühendislik disiplini veya malzeme bilimi konusunda uzman olmayan sörveyörler, bu alanlardaki karmaşık sorunlar için sorumlu tutulamaz. 

Güvenlik, mülkiyet hakları veya operasyonel sınırlamalar nedeniyle sörveyörlerin geminin bazı bölümlerine erişimi engellenebilir. Erişilemeyen alanlardaki sorunlar için sörveyör sorumlu tutulamaz. Müşteri tarafından sörveyörün incelemesi için yanıltıcı veya eksik bilgi verilmesi durumunda, bu bilgilere dayanarak yapılan hatalı değerlendirmeler için sörveyör sorumlu tutulamaz.

Bu durumlar, deniz sörveyörlerinin sorumluluğunun hem pratik hem de hukuki sınırlamalarla çerçevelendirildiğini göstermektedir. Sörveyörler, sağladıkları hizmetlerde yüksek özen göstermekle yükümlü olsalar da her durumda sorumlulukları mutlak değildir ve yukarıda belirtilen gibi sınırlamaları vardır.

Aşağıda, deniz sörveyörlerine sorumluluk yüklenmediği örnek vakalar ve bu kararların gerekçeleri özetlenmiştir.

Con Brio Davası (1986): Satın alma öncesi bir yelkenli sörveyi kapsayan ve sörvey raporunun fiberglass gövdedeki kırıkları belirttiği, ancak bu kırıkların itibarlı bir tamirci tarafından onarıldığı belirtilmiş bir dava. Mahkeme, sörveyörün hasarın ciddiyetini potansiyel alıcıya açıklamadaki başarısızlığının ölümcül olmadığına karar verdi ve davayı reddetti.

• Hiyu Davası: Satın alma ön koşulu olarak bir sörvey gerektiren bir tekne alımında, sörveyörün teknede önemli ölçüde kuru çürüklük tespit edemediği bir dava. Mahkeme, sörveyörün alıcıya karşı herhangi bir sorumluluk taşımadığına karar verdi, çünkü sörveyörün önerisine güvenilmesi beklenen bir durum söz konusu değildi.

Key Largo Davası (1998): Pasifik Kuzeybatı'nın korunaklı sularında gezinti yapmaya uygun olduğu belirtilen bir motorlu yatın satın alma öncesi sörveyi sonrasında, tekne ağır denizlerde hasar gördü. Mahkeme, sörveyörün teknenin bileşenindeki zayıflıkları belirtmemesinin alıcıya gövdede kusur olmadığına dair bir garanti oluşturmadığına ve İngiliz Körfezi'nde karşılaşılan denizlerin "olağandışı bir olay" olduğuna karar verdi.

Young v. Clear Lake Yacht Basin, Inc. (1972): Yakıt sızıntısının neden olduğu bir patlama ve yangın sonrası dava edilen bir deniz sörveyörü davası. Mahkeme, sörveyörün kaybı doğrudan neden olduğuna dair bir kanıt olmadığı için sorumlu olmadığına hükmetti.

Miller-Schmidt v. Gastech, Inc. (1989): Sondaj kulesinin yapısal bütünlüğüne odaklanan bir sörvey sonrasında, bölmede dumanlardan etkilenerek ölen iki işçi için açılan dava. Temyiz mahkemesi, sörveyörün kulede atmosfer testine odaklanmadığını belirterek sorumlu olmadığına karar verdi.

Reform Önerileri
Uluslararası denizcilik hukuku, sörveyörlere karşı dava açma motivasyonunu azaltacak şekilde düzenlenmelidir. Gemi kayıplarında sörveyörlere yönelik haksız yasal taleplerin önüne geçilmesi, sörveyörlük mesleğinin itibarını koruyacak ve denizcilik kazalarının araştırılmasında daha dürüst ve açık bir ortam sağlayacaktır.

Sörveyörlerin denizcilik kazalarını önleme konusundaki rollerini güçlendirmek için, uluslararası kabul görmüş test, eğitim ve lisanslama standartları geliştirilmelidir. Bu, sörveyörlerin bilgi ve becerilerinin sürekli olarak güncellenmesini sağlar ve denizcilik endüstrisinde güvenlik ve etkinliği artırır.

Mahkemelerin sörveyörlere yönelik ihmalkarlık yaklaşımı, denizcilik endüstrisindeki tüm bireylerden yüksek sorumluluk ve dürüstlük standartları talep etmelidir. Bu yaklaşım, sektördeki profesyonelizmi artıracak ve denizcilik güvenliğini güçlendirecektir.

Sörveyörlük mesleğinin uluslararası düzeyde tanınan bir düzenleme ve sertifikasyon sürecine tabi tutulması, mesleki standartları yükseltecek ve sörveyörlere karşı güveni artıracaktır. Bu düzenlemeler, sörveyörlerin eğitimini, yeterliliklerini ve mesleki davranışlarını kapsamalıdır.

Sörveyörlere yönelik yasal korumaların ve mesleki sorumluluk sigortasının güçlendirilmesi, olası tazminat davalarına karşı koruma sağlayacak ve mesleki riskleri yönetmelerine yardımcı olacaktır.

Sonuç
Deniz sörveyörlerinin denizcilik endüstrisindeki önemli rolü, onların sorumluluklarını ve denizcilik güvenliği üzerindeki etkilerini sürekli olarak değerlendirmeyi gerektirir. Gerekli reformların uygulanması, sörveyörlük mesleğinin standartlarını yükseltecek ve denizcilik endüstrisinde daha güvenli ve daha sorumlu bir çalışma ortamı yaratacaktır. Bu reformlar, sörveyörlerin karşılaştığı zorlukları azaltacak ve denizcilik endüstrisinin sürdürülebilirliğine katkıda bulunacaktır.