2021 Yılı Türk Deniz Kuvvetlerine Neler Katacak

Cem Devrim YAYLALI

11 Ocak tarihinde Savunma Sanayi Başkanlığı sosyal medya hesaplarında 2021 yılı hedeflerini açıklayan kısa bir video paylaştı. Bu videoya göre Savunma Sanayi Başkanlığının takip ettiği bütün projeler içinden 2021 yılında önemli bazı kilometre taşına erişecek olan bu projelerden doğrudan Türk Deniz Kuvvetleri ile ilgili olanları şunlardı:

1. Üç adet Deniz Karakol Uçağı ve Deniz Genel Maksat Uçağının Teslimatı

2. Atmaca Milli Gemi Savar Füzesinin İlk Teslimatı

3. Akya Milli Ağır Torpidonun İlk Teslimatı

4. TCG Anadolu Gemisinin Teslimatı

5. TCG Ufuk Gemisinin Teslimatı

6. İlk Lojistik Destek Gemisinin Teslimatı

7. TCG İstanbul Gemisinin Denize İndirilmesi

8. TCG Pirireis Denizaltısının Denize İndirilmesi ve İkinci Denizaltının Havuza çekilmesi

9. İnsansız Su üstü ve Sualtı Araçlarına Yönelik Projeler

1. Üç adet Deniz Karakol Uçağı ve Deniz Genel Maksat Uçağının Teslimatı

2012 yılında İtalyan Alenia firması ile o zamanki adı ile Savunma Sanayii Müsteşarlığının imzaladığı bir anlaşma ile Türk Deniz Kuvvetlerine 6 adet Deniz Karakol Uçağı ve 2 adet Deniz Genel Maksat Uçağı alınmasına karar verilmişti.

Meltem 3 projesi olarak bilinen bu projede Türk Havacılık Sanayi TAI İtalya’da üretilen ATR-72/600 turboprop yolcu uçaklarını Türk Deniz Kuvvetlerinin istekleri doğrultusunda deniz karakol görevleri yapacak şekilde modifiyeli etme ve uçaklara gerekli görev sistemlerinin entegre edilmesi rolünü üstlenmiştir.

Bu proje için üretilen ilk uçak İtalya’dan Türkiye’ye Nisan 2013 yılında gelmiştir. Diğer uçaklar bunu takip etmiştir. TAI’daki modifikasyon ve montaj işlemlerinin tamamlanmasını takiben uçaklar uçuş testlerinin ve uçuş sertifikasyonu prosedürlerinin tamamlanması için tekrar İtalya’ya gitmişlerdir.

İlk uçak 11 Aralık 2020 tarihinde Deniz Kuvvetlerimize katılmıştır.

İki adet Kanada P&W firması turboprop motorları ile donatılmış olan ATR-72 Deniz Karakol uçakları Fransız Thales firması yapımı AMASCO-300 deniz görev durum kontrol sistemi ile donatılmışlardır. Bu sistem Ocean Master arama radarı Aselsan Aselflir-200T elektro optik keşif sistemi, sonobuoy lançeri, Link-11 ve Link 16 veri bağı, Aselsan elektronik harp ve kendini koruma sistemi, Manyetik anomali dedektörü, füze ikaz sistemlerinden oluşmaktadır. ATR-72 uçağının bir denizaltı periskobunu yaklaşık 30 deniz mili mesafeden tespit ettiği tahmin edilmektedir. Deniz Karakol görevinde bu uçaklar iki adet 324mm çağında torpido taşıyabilmektedir.

Projede karşılaşılan gecikmelerden dolayı İtalyan üretici silahsız ve sensörü olmayan bir uçağı Genel Maksat Uçağı konfigürasyonunda teslim edecektir. Bu uçağın daha çok deniz kuvvetleri personelinin ve cihazlarının nakliyesi görevlerinde kullanılması beklenmektedir.

Deniz Karakol konfigürasyonundaki ilk uçak 11 Aralık 2020 tarihinde Deniz Kuvvetlerimize katılmıştır. 2021 yılında içinde üç ilave uçağın ve bir adet genel maksat uçağının daha katılması planlanmıştır.

2. Atmaca Milli Gemi Savar Füzesinin İlk Teslimatı

Günümüzde deniz kuvvetlerinin düşmana indirdiği kılıcın keskin tarafını gemi savar füzeleri oluşturmaktadır. Bu füzeler ile çeşitli vasıtalar ile tespit edilmiş düşman gemilerine yüzlerce kilometre öteden saldırmak mümkündür. Bu yıla kadar Türk Deniz Kuvvetleri bu amaçla Amerikan yapımı Harpoon, Fransız yapımı Exocet gemi savar füzelerini yüzer unsurlarında bulundurmuştur. Ancak Türk Savunma Sanayinin geldiği olgunluk seviyesi sayesinde 2009 yılında Savunma Sanayi Başkanlığı ile Roketsan arasında uzun menzilli bir gemi savar füzesinin geliştirilmesi konusunda bir sözleme imzalanmıştır. Bu sözleşme belirtilen özelliklere sahip bir füzesinin geliştirilmesi sürecini kapsıyordu.

Geliştirilen Atmaca füzesi 2016 yılından beri yapılan test atışları ile rüştünü ispat etmiştir. 2018 yılında Savunma Sanayi Başkanlığı gene Roketsan ile bu sefer füzenin seri üretimi için ikinci bir sözleşme imzalamıştır.

Atmaca füzesinin 200 kilometreden uzun bir menzili vardır. Düşman tarafından tespit edilmemesi için deniz yüzeyinin 3 -5 metre üzerinde uçan füzenin 250 kg ağırlığında bir savaş başlığı vardır.

Seri üretim hattından çıkan ilk füzelerinin 2021 yılında Deniz Kuvvetlerine teslim edilmesi planlamıştır. Böylece Türk Deniz Kuvvetleri her detayına hâkim olduğu, Türkiye’de üretilmiş ve kendi sistemleri ile uyumlu ve %100 güvenebileceği bir füzeye sahip olacaktır.

3. Akya Milli Ağır Torpidonun İlk Teslimatı

Günümüzde deniz kuvvetlerinin düşmana indirdiği kılıcın keskin tarafını gemi savar füzeleri diğer tarafını ise torpidolar oluşturmaktadır. Günümüzde ağır torpidolar bir firkateyn büyüklüğünde geminin omurgasının altında patladığında geminin omurgasını rahatlıkla kırarak onu ikiye bölüp batıracak güce sahiptir. Bu sebeple 2009 yılında Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanlığı ile Roketsan arasında 533 mm çağında bir ağır torpido geliştirilmesine dair ortak bir çalışma başlatıldı. Geliştirilen torpidonun ilk atışı 2013 yılında Marmara Deniz’inde gerçekleştirildi. 2016 yılında Savunma Sanayi Başkanlığı Roketsan arasında Akya torpidosunun seri üretilmesi hususunda bir sözleşme imzalandı.

Kovandan fırlatıldıktan sonra modern ağır torpidolar bir güdüm teli vasıtası ile denizaltıya bağlı kalmakta ve böylece denizaltıdaki savaş komuta kontrol sistemi tarafından hedefe doğru yönlendirilmektedirler. Bu özellik sayesinde denizaltı tarafından tespit edilen hedefe doğru güdümlenen torpido kendi sensörlerini ancak hedefe oldukça yaklaşmışken açmakta böylece hedefe kaçmak için olanak tanımamaktadır. Bu özelliklere sahip olan Akya torpidosu TÜBİTAK BİLGEM (Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi) tarafından geliştirilen ve Preveze Sınıfı Denizaltılara entegre edilmeye başlanan MÜREN Savaş Yönetim Sistemi tarafından güdümlenebilmektedir.

Akya torpidosunun 2021 yılı içinde teslimatlarını başlayacak olması Türk denizaltılarının vurucu gücü artıracak ve hem yabancı tedarikçilere olan bağımlılık ortadan kalkacak hem de kullanılan silaha duyulan güven en üst seviyeye taşıyacaktır.

Türk Deniz Kuvvetleri için yürütülen modernizasyon projelerine baktığımızda ortada net bir hedef olduğunu görebiliriz. Türk Deniz Kuvvetleri envanterine yeni aldığı her türlü yeni sistemin veya silahların bütün avantaj dezavantaj, yetenek ve eksik tarafları üzerinde tam bilgi sahibi olmak ve böylece bunları içinde bulunulan koşullara göre mümkün olan en etkin şekilde kullanmak istemektedir.

4. TCG Anadolu Gemisinin Teslimatı

TCG Anadolu Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) inşaatı tamamlanıp Deniz Kuvvetlerine teslim edildiğinde Türk Deniz Kuvvetleri’nin en büyük gemisi olacak.

Daha inşaat aşaması yeni başlamışken bu gemi Türk kamuoyunun gündemine bir “uçak gemisi” olarak getirildi ve gemi hakkında böyle konuşulmaya başlandı. Öyle ki F-35 Lighting uçak programından Türkiye’nin çıkartılmasını takiben sanki bu gemi artık bir işe yarayamayacak bir katma değer sağlayamayacak gibi bir algı oluştu. Oysa bütün bunlar sadece boşa vakit kaybı değil aynı zamanda yanlış ve zararlı. Çünkü bu gereksiz ve yanlış tartışmalar bu geminin asıl işlevlerini ve Türk Deniz Kuvvetine getireceği faydaların hep ikinci planda kalmasına neden oluyor. Çünkü birçok maksatlı amfibi hücum gemisi olarak TCG Anadolu sade bir uçak gemisinden çok daha fazlasıdır.

TCG Anadolu savaş zamanı bir tabur büyüklüğündeki görev gücü, bütün donanımı, silahları ve 94 aracını -bunların yaklaşık 13 tanesi ana muharebe tankı, 27 tanesi yeni yapılan zırhlı amfibi taaruz aracı olacak- taşıyabilecek ve hem kendi mürettebatını hem de tabur görev gücünü 30 gün boyunca besleyebilecektir. Görev yerin gelindiğinde TCG Anadolu düşmanı görüş hattının dışında kalacak, görev kuvvetinin askerlerini ve zırhlı araçlarını ya dokunda taşıdığı küçük çıkarma araçları ile ya da helikopterleri ile karaya intikal ettirecektir.

Köprübaşı teşkil edilip operasyonun komutası karaya taşınana kadar TCG Anadolu hem deniz hem de kara harekatının karargâhı olacak komutan, kontrol ve iletişim imkanlarına sahiptir.

Ancak Günümüzde TCG Anadolu gibi çok amaçlı gemiler sadece askeri operasyonlarda değil aynı zamanda birçok savaş dışı operasyonda da kullanılmaktadırlar. 2020 yılı ocak ayında Avustralya’da yaşanan orman yangınları sırasında bazı kıyı köylerinin ve kasabalarının yolları yangınlar yüzünden kapandığında Avustralya Deniz Kuvvetleri envanterinde bulunan ve TCG Anadolu’nu ile eş sayılabilecek Canberra sınıfı amfibi hücum gemileri ile mahsur kalan yurttaşlarını tahliye etti veya onlara ihtiyaç duyulan ilkyardım malzemesi, erzak ve su temin etti. Böylece Avusturalya bu gemilerin sadece sert güç yani askeri operasyonlar için değil aynı zamanda yumuşak güç yani insani operasyonlar içinde ne kadar uygun olduğunu bir kere daha ispatlamış oldu. Üstelik Avusturalya Deniz Kuvvetleri bu gemilerde sadece farklı helikopterler kullanıyor.

TCG Anadolu’da iki ameliyathane, röntgen cihazları, diş tedavi üniteleri, yoğun bakım ve tecrit odaları olmak üzere en az 30 yatak kapasiteli bir hastane bulunacaktır. Gemi sahip olduğu bütün imkanlar ile insani yardım operasyonları, sivillerin savaş bölgelerinden tahliyesi gibi savaş dışı harekâtlarda da çok önemli ve kritik görevleri üstelenecektir.

Geminin sahip olduğu bu üstün ve kritik imkân ve kabiliyetlerin göz ardı edilerek, bu gemi hakkındaki bütün tartışmaların üzerinde bulunacak olan insanlı ve insansız sabit veya döner katalı hava taşıtları ile sınırlı kalması üzücü ve zararlıdır.

5. TCG Ufuk Gemisinin Teslimatı

Denizler devletlerin istihbarat gemilerinin açık bir şekilde ve hukuk sınırları içinde başka ülkelerin yakınlarına gitmelerine ve bu ülkelerin karasuları dışında kalarak çeşitli bilgileri toplamalarına imkân vermektedir. Günümüzde birçok ülke deniz vasıtaları ile başka ülkelerin elektronik, radar ve diğer sinyallerini tespit etmeye, bunları kaydetmeye ve sonra bunları analiz ederek bilgi toplarlar. Genelde suyun altında kaldıkları ve başkaları özellikle de hedef unsurlar tarafından kolay fark edilmedikleri için denizatlılar bu tip istihbarat çalışmalarında tercih edilseler de gemiler de bu iş için kullanılırlar. 1988-2000 yılları arasında Federal Almanya Deniz Kuvvetlerinde alınmış olan TCG Yunus gemisi istihbarat gemisi olarak kullanılmıştı.

TCG Ufuk ülkemizin sahip olduğu elektronik, sinyal ve iletişim istihbarat toplama imkanlarına ciddi bir katkı sağlayacaktır. Üstelik bu geminin kritik anten, sinyal işleme sistemleri ve diğer görev ekipmanları Türk firmaları tarafından yapılacaktır. Geminin üzerinde bulunan sistemlerin özellikleri yapıları gereği gizlidir.

6. İlk Lojistik Destek Gemisinin Teslimatı

Napolyon Bonapart ordular mideleri üzerinde ilerler derken herhangi bir askeri operasyonda lojistik ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu durum açık denizlerde harekât yapan savaş gemiler için açık denizlerde kolayca akaryakıt, su, cephane, yiyecek ikmali yapacak ortamlar bulunmadığı için daha da önem kazanmaktadır. Bu yüzden donanmalar gemilerini daha uzun süre üslerden uzakta ve operasyon bölgelerinde tutabilmek için lojistik destek gemilerine yatırımlar yapmaktadırlar. Türk Deniz Kuvvetleri bünyesinde bulunan TCG Akar ve TCG Yarbay Kudret Güngör gemileri açık denizlerde deniz kuvvetlerimizdeki bütün firkateyn ve korvet sınıfı gemilere kolay bir şekilde akaryakıt ikmali yapabilmektedir. Ancak günümüzün artan harekât ihtiyaçları göz önüne alındığında savaş gemilerine açık denizde sadece akaryakıt ikmali yapmak artık yeterli gelmemektedir. Bu yüzden Savunma Sanayi Başkanlığı 2014 yılında Selah Tersanesi ile bir sözleşme imzalamış ve iki adet Lojistik Destek gemisi sipariş etmiştir. 2018 yılı için de teslim edilmesi planlanan bu gemiler tersanenin yaşadığı mali sorunlar yüzünden teslim edilememiştir. SSB gemileri başka bir tersaneye tamamlatmak üzere 2020 yılın içinde teslim almıştır.

İlk gemi TCG Yüzbaşı Güngör Durmuş %80 tamamlanmış bir haldedir. Eksik kalan işlerin 2021 yılı içinde tamamlanarak geminin Türk Deniz Kuvvetlerine teslim edilmesi beklenmektedir. Bu gemi savaş gemileri için 4000 ton, helikopterler için 400 ton akaryakıt ve 300 ton su taşıyabilecektir. Gemilerde 8 adet standart ISO konteyneri koyacak yer bulunmaktadır. Bu gemilerin ileride NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Deniz Görev Grubu gibi görev kuvvetlerine komuta gemisi olacak imkan ve yetenekleri bulunmaktadır.

7. TCG İstanbul Gemisinin Denize İndirilmesi

İstif sınıfı firkateynlerin birincisi olan TCG İstanbul 23 Ocak günü düzenlenen bir tören ile deniz indirildi. Yapımına İstanbul Tersanesi Komutanlığında devam edilen TCG İstanbul Türkiye’de tasarlanmış ve üretilmiş ilk özgün firkateyn olmuştur. TCG İstanbul’u TCG İzmir, TCG İçel ve TCG İzmit takip edecek. Bu gemiler zamanı geldiğinde Yavuz sınıfı MEKO 200 firkateynlerin yerlerini alacaklardır.

113,2 metre boyunda ve 14,40 metre genişliğindeki TCG İstanbul gemisinin dış görünüşü ve genel İstif sınıfı gemiler temel olarak Ada sınıfı korvetlerin büyütülmüş versiyonlarıdır hatları Ada sınıfı korvetlerimizi andırmaktadır. Ancak TCG İstanbul’un sahip olduğu ilave silah sistemleri ve savunma sistemleri bu gemileri farklı kılmaktadır. Bu gemiler üzerlerinde 16 adet Atmaca füzesi taşıyabilecekler. Tek başına bu bile bu gemilerin vurucu gücünün yerlerini alacakları Yavuz sınıfı firkateynlerin iki katına çıkartacaktır.

TCG İstanbul CAATSA yaptırımları yürürlüğe girdikten sonra denize indirilen ilk savaş gemimiz. Yaptırımlar yüzünden gemide kullanılacak kritik silah ve sensör sistemlerinin temininde bir sorun yaşanmaması için bunlar mümkün olduğu ölçüde Türk firmalarından temin edileceklerdir.

Örneğin Barbaros sınıfı firkateynler ve modernize edilen Gabya sınıfı firkateynlerde Amerikan yapımı MK-41 dikey füze fırlatma sistemi kullanılmışken, TCG İstanbul’da yerli bir sistemin kullanılmasının planladığı belirtilmiştir. Yerli dikey füze fırlatma sistemi ileride ülkemizde geliştirilecek olan karadan karaya veya karadan havaya füzeleri başka kimsenin iznine tabii olmadan gemilerimize koyabileceğimiz anlamına gelmektedir.

Bu gemilerde Aselsan yapımı 3 boyutlu arama radarı, AKR-D atış kontrol radarları, seyrüsefer radarı bulunacaktır. Ayrıca gene Aselsan tarafından yapılan ARES 2N elektronik destek sistemi ve AREAS 2N elektronik harp sistemleri bu gemilerde bulunacaktır.

8. TCG Piri Reis Denizaltısının Denize İndirilmesi ve İkinci Denizaltının Havuza çekilmesi

TCG Piri Reis denizaltısı Aralık 2019’da inşa edilmekte olduğu binadan çıkartılmış ve yüzer havuza alınmıştı. Bu işlemin ana nedeni binanın yüksekliğinin denizaltı üzerindeki bazı çalışmalara imkân verememesi idi. Denizaltının kalan üretim süreci 2021 yılı içinde tamamlanınca ve ikinci denizaltı artık binaya sığmayınca; TCG Piri Reis denize indirilecek ve yerine Hızır Reis denizaltısı havuza çekilecektir.

Bu süreç 2026 yılına kadar her yıl tekrarlanacaktır. Reis sınıfı denizaltılar Türk Deniz Kuvvetleri’nin havadan bağımsız tahrik sistemi ile donatılmış ilk denizaltıları olacaktır Alman Tip 214 sınıfı denizaltılar temel alınarak dizayn edilen Reis sınıfı denizaltılar diğer Tip 214 sınıfı denizaltılardan farklı olacaklardır. Bu farkın temel nedeni denizaltılarda Yunanistan ve Güney Kore tarafında tespit edilen denge sorunlarının giderilmesi için Türk Deniz Kuvvetlerinde görev yapan mühendislerinin yaptığı hesaplamaların sonuçlarına göre Türk denizaltılarının boylarının uzatılmış ve ağırlıklarının artırılmış olmasıdır. Denizaltıların orijinal üreticisi TKMS firması Türk mühendislerinin yaptığı hesaplamaların doğruluğunu onaylamıştır. Bu yüzden Reis sınıfı denizaltılar Yunanistan deniz kuvvetlerinde kullanılan Papanikolis sınıfı denizaltılardan daha uzun olacaktır.

68,35 metre uzunluğunda ve 6,3 metre enindeki Reis sınıfı denizaltılar sualtında 2050 ton deplansmana sahip olacaklardır. Denizaltıda bulunan 8 adet torpido tüplerinden MK-48 torpidosu ve Harpoon füzelerinin yanı sıra milli Akya torpidosu da fırlatılacaktır. İleride Atmaca veya geliştirilecek başka füzelerinde bu denizaltılardan atılması mümkün olacaktır.

Bu denizaltılar her ne kadar Alman TKMS firmasnın dizaynı olsalar da bunlarda kullanılan birçok kritik alt sistem Türk firmaları tarafından üretilmektedir. Bunlardan elde edilen tecrübelerin Türk Deniz Kuvvetlerinin bir sonraki denizaltı projesi olan Milli Denizaltı Mildem projesine çok faydalı olacağı kuşkusuzdur.

9. İnsansız Su üstü ve Sualtı Araçlarına Yönelik Projeler

Bayraktar firmasının TB2 ve TAI firmasının ANKA insansız hava araçları ile son yıllarda elde edilen başarılar insansız askeri araçlara olan genel ilgiyi ciddi bir şekilde artırdı. Bunu bir örneği Meteksan ve Ares firmaları tarafından ortaklaşa geliştirilen ve şubat ayı içinde denize indirilen ULAQ silahlı insansız deniz aracıdır. ULAQ bu iki firmanın kendi inisyatifleri ile geliştirdikleri bir sistemdir. Ortada kesin bir alıcı olmadan böyle bir projeye kalkışmaları firmaların hem kendine olan güvenlerini gösteriyor hem de silahlı insansız araçlar için olan potansiyeli.

Küçük ve hızlı deniz taşıtları konusunda Türkiye’nin önde gelen tersanelerinden olan Ares ile savunma elektroniği alanında önemli bir yere sahip olan Meteksan firmalarının ortak bir proje yaparak bu projeye hem kendi kuvvetli oldukları alanlarda katkıda bulunacaklar.

400 kilometre seyir menziline, saatte 65 kilometre sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş kompozit malzemeden üretilen SİDA; Keşif, Gözetleme ve İstihbarat, Su Üstü Harbi (SUH), Asimetrik Harp, Silahlı Eskort ve Kuvvet Koruma, Stratejik Tesis Güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargâh komuta merkezinden veya yüzer platformlardan kullanılabilecek.

İlk üretilen model olan ULAQ, milli füze sistemleri üreticisi Roketsan ürünleri olan 4’lü podu ile 2,75″ Lazer Güdümlü Füze CİRİT ve 2’li lançeri ile Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi’yle (L-UMTAS) donatıldı. 8 km’lik menzili ile sınıfının lideri konumundaki CİRİT; kara ve deniz platformlarının yanı sıra helikopter, sabit kanatlı uçak ve insansız hava araçlarına (İHA) entegre edilebiliyor. L-UMTAS ise, 8 km’lik menzili, lazer güdüm yeteneği ve zırh delici tandem harp başlığı ile sabit ve hareketli kara ve deniz hedeflerine karşı etkin bir silah sistemi olarak öne çıkıyor. CİRİT ve L-UMTAS silah sistemleri, kara araçları, sabit platformlar ve deniz platformlarında da kullanılan Deniz testlerinin tamamlanmasını müteakip, 2021 yılı ilk çeyreği sonunda atış testlerinin gerçekleştirilmesi planlanmaktadır.

Ancak firmalar sadece bir tek SİDA modeli üzerinde çalışmak istemiyorlar. Meteksan firmasının yaptığı açıklamaya göre SİDA; farklı operasyonel harekât ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde füze sistemlerinin yanı sıra, elektronik harp, jamming yani karıştırma gibi farklı tiplerde faydalı yükler ve farklı haberleşme ve istihbarat sistemleri ile donatılabilecek. Bununla birlikte, kendisi ile eş veya farklı yapıya sahip diğer SİDA’larla operasyon yapma, İHA, SİHA, TİHA’lar ve insanlı hava araçları ile müşterek harekât kabiliyetlerine sahip olabilecek. Diğer yandan SİDA sadece uzaktan kontrol edilen bir insansız deniz aracı olmanın haricinde, yapay zekâ ve otonom davranış özellikleri ile üstün ve çağın ilerisinde yeteneklerle donatılacak.

Not: Bu yazı Deniz Endüstri dergimizin 2021 yılı Ocak-Şubat 76. sayı ve Mart-Nisan 77. sayılarında  yayımlanmıştır.